Erdem Kürsüleri Üstüne Zerdüşt’e, uyku ve erdem hakkında çok iyi şeyler söyleyen bir bilgini övdüler. Bundan dolayı o, çok saygı ve kabul görürmüş ve bütün gençler kürsüsünün etrafında toplanırlarmış. Zerdüşt bu bilgine gitti ve kürsüsünün önüne oturdu. Bilgin şöyle diyordu:
“Uykuya karşı saygı ve utanç duymalı. İşin başı budur. Kötü uyuyanların
Suat, Mümtaz'a sordu:
- Bugünlerde ne okuyorsun Mümtaz?
- Hemen hemen her şey... Cevdet Tarihi, Sicill-i Osmanî, Şakayık...
Suat çok ciddi bir teessür içinde idi:
- Felâket... dedi. Şimdi nasıl konuşacağız? Eskiden Mümtaz'la çok rahat konuşurduk. Evvelâ okuduğu muharriri sorardım; sonra onun ağzıyla veya meseleleriyle konuşurdum. Ve kapalı
İnsan toplu halde harekete geçtiği anda kendisine bir bayrak yaratır. "Tanrı kutsal toprağı geri almamızı istiyor," der. Yahut, "Dünyada demokrasiyi korumak için savaştık." der. Ama şu var ki, toplanan, bir araya gelen insanların Kutsal Toprak, Demokrasi yahut Komünizm ile ilgisi yoktur. Belki de topluluk sadece harekete gelmek dövüşmek istemekte, bu kelimeleri insanları davalarının doğruluğuna inandırmak için ileri sürmektedir. Bence, belki de dâva yalnızca budur.
Hayata katlanmak bir şey değil. Bir biçimde katlanırsın, n'olucak! Asıl korkutucu olan ölümden sonraki hayata katlanmaktır. Bilinmezliğe katlanmaktır. Ölümden sonra bir hayat yoksa, mesele yok! En azından benim için bir mesele yok, çünkü istedigim bu! Ama varsa, o zaman biz de varız demektir, Asıl katlanılmaz olan bence budur. Düşün gene biz olacağız. Biz! Biz kendimize katla namazken gene biz! Sonra gene ötekiler olacak. Hani şu bildiğin ötekiler. Bana ötekilere katlanabilen birini göster! Ardından gene olaylar, hikâyeler ve bunları konuşma, anlatma, yazma isteği olacak. Uçucu ruhlann kelimelerinin ağırlığı olacak mı, olmayacak mı? Yaşamaktan değil, katlanmaktan yorulmuşken bunca yıl, dönüp yeniden yeniden katlanmak! İçimi sıkıntı basıyor bunlar düşündükçe! Hiçliğe inanmak istiyorum, hiçliğin varlığına. Benim için cennet o. Artık hiçbir şeyin olmaması. Hikâyesizlik.