Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Markopaşa'nın İlk Sayısı
« Aziz Nesin şöyle anlatıyor: Birdenbire o anda aklıma bir düşünce gelmişti. Kolumun altına ikibin gazeteyi alıp sokağa çıktım. Markapaşa'yı kendim satacaktım. Ancak bütün çabama karşın "Markopaşa" diye ba­ğırmaya utandım. Eminönü meydanına gelince gözümü kapayıp "Markopaşa" diye avazım çıktığınca bağırmaya başladım. Gazete adeta kapışılıyordu. Köprüde, partiden tanıdığım işçi arkadaşlara rastladım, beni ayıplıyorlar gibi geldi. Beyoğlu'na doğru çıktım, her gazeteyi, tütüncü dükkanlarına beşer onar bırakıyordum. Bir bölümü, "Satılmaz, sekiz sayfalık gazeteler bile satılmıyor" diye almak istemiyordu. Onlara rica ediyordum: - Zaran yok, siz alın şöyle bir asıverin, diyordum, satılmazsa istemem ... Taksim'e geldiğimde, dükkanlara bıraka bıraka, bi yandan sara sara, ikibine yakın gazeteyi bitirdim. Yönetimevine dönüp ikibin gazete daha aldım. Bunları da Beyazıt, Fatih, Edirnekapı taraflarına dağıttım. Böylece dörtbin gazeteyi bütün İstanbul'a dağıttım, ikibin gazeteyi de taşraya yolladım. Gazetenin çıktığından iki gün sonra hiçbir gazetecide Markopaşa kalmamıştı, hepsi satılmıştı. Taşradan, il ve ilçelerden, "100 daha gönderin", "200 daha gönderin" diye mektup ve telgraflar yağıyordu. »
Sayfa 17 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
İmam Hüseyin Kerbela'dan tüm insanlığa şöyle haykırdı; "Eğer Muhammed'in dini ayakta kalacaksa, alsın doğrasın Kılıçlar beni, ben İzzet içinde ölümü mutluluk biliyorum, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık, insanlar dünya kuludur dini ise dillerinde dolaşır durur, menfaat elde ettikleri sürece Dindar geçinen çok olur, hakikat geldiğinde ise din ehli yok olur." İmam Hüseyin Kerbela'dan şöyle haykırdı yezid zihniyetli kimselere: "Eğer Allah'a inanmıyorsanız En azından dünyanızda hür insanlar olun" İmam Hüseyin kerbela'dan şöyle haykırdı tüm insanlığa: "Bana yardım edecek birisi yok mu? İmam Hüseyin Kerbela'da insanlığa Ne dersi verdi? İmam Hüseyinin mesajı neydi tüm insanlığa. İmam Cafer Sadık "her yer Kerbela ve her gün aşura" derken ne anlatmak istiyor.? İmam Muhammed Bakır ise dedesi İmam Hüseyin'in Kerbelasını şöyle anlatıyor: "Eğer taraftarlarımızın üzüntüden ölmelerinden endişe etmeseydim, Kerbela'da neler olduğunu onlara anlatırdım" uzun yıllardır imamı zaman: "ya Hüseyin Sana yapılan zulümler o kadar çoktur ki her sabah ve her akşam sana gözyaşı dökerim eğer gözyaşım kurursa kan ağlarım. diyerek İmam Hüseyin'e Matem tutuyor, adeta bu yas ve Matemine yüreği ve vicdanı temiz insanları davet ediyor. Acaba böyle yüce bir davete boyun eğip teslim olmak gerekmez mi
Reklam
Beni anlatıyor adeta!
"Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmez bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek..."
Sayfa 147 - YusufKitabı okudu
nasıl bu kadar aynı olabilir yaşamımız, inanamıyorum
Mesela burada kolumda sevgili bir arkadaşla dolaşıyorum, o hararetle anlatıyor, ben hararetle dinliyo­rum, aramızda bir santim mesafe bile yok, fakat ben birbirimiz­den kilometrelerle uzak olduğumuzu, başka diyarların, adeta başka seyyarelerin (gezegenlerin) evladı olduğumuzu seziyorum. Bu düşünceler esnasında o sözünü bitiriyor ve bu sefer aynı hararet­le ben başlıyorum. Aramız yine bir santim, fakat kilometrelerle uzağız, yanımdaki ihtimal bunu anlıyor, ihtimal farkında bile değil; bu komedi bazen beni kudurtuyor, bazen de miskinane bir te­vekkülle tahammül ediyorum. Sen orada ararsan belki dilinden anlayacak bir iki kişi bulursun, fakat burada bir tane, bir tane bi­le adam yok. Ben nasıl bibliyoman(kitap delisi, düşkünü) olmam sonra...
Sayfa 39 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Köylüler, Mustafa Kemal Paşa olduğunu anlayınca otomobile adeta hücum eder gibi koştular. Ve kimisi, nerdeyse ayağının tozunu yüzüne sürüyor, kimisi pelerininin yakasını öpüyor, kimisi de ayaklarına kapanarak hıçkırıklarla ağlıyordu. Bu manzara ve köylülerin bu hali beni de ağlatmıştı.
Sayfa 67 - Salih Bozok-Alaca YayınlarıKitabı okudu
Ayşe Şasa'yı anlatıyor
Geçen Cuma günü (7 Aralık 2001) iftarı Çamlıbel Matbaası’nda Osman Kâhya ağabeyin mütevazı fakat güzel sofrasında yaptık. İftarın sonlarına doğru ağır bir rahatsızlığa yakalandığını duyduğum ciltçi Ahmet Başoğlu’nun yani bir kitabıma ad olan “Şeyh Efendi’nin rüyası”nın son ravisinin sıhhatini sordum. Hastalığının seyri hakkında biraz bilgi verdi:
Reklam
Bu alıntı beni bana anlatıyor adeta...
"Müthiş surette yalnız kaldığımı hissettim. Ah!.. Bilhassa bu kadar kalabalığın içinde yalnızlık ne acı oluyor."
İbni Abbas (r.a.) anlatıyor: Hz peygamber (s.a.) bir gün Mescid-i Nebî'den dışarı çıkarken kapıda şeytanla karşılaştı. Hz peygamber sordu: -“Seni buraya getiren sebeb nedir?" Şeytan: -“Beni buraya Allah gönderdi." Dedi. Efendimiz: -“niçin?" Diye sorunca şu karşılığı verdi: -“istediğin soruyu bana sorman için." İbn Abbas'ın rivâyetine göre Resûlullah (s.a)'ın ilk sorduğu şey, namazla ilgili oldu: -“Ey mel'un, ümmetimi cemâatla namazdan niye men'ediyorsun?" Şeytan şöyle cevap verdi: -“Ya Muhammed, ümmetin cemâatla namaz için evlerinden çıktığında beni sanki ateşli bur humma tutuyor ve onlar camiden dağılmadıkça bu hastalığım geçmiyor." -“Peki ümmetimi ilim ve duâ ile meşgul olmaktan niye alıkoyuyorsun?" -“Çünkü onlar duâya başlayınca, bitirinceye kadar sanki gözlerim kör, kulaklarım sağır oluyor " -“Ümmetimi Kur'an okumaktan niye alıkoyuyorsun?" -“Çünkü onlar Kur'an okuduklarında ben kurşunun ateşte erimesi gibi eriyorum." -“Ümmetimi cihâdda niye alıkoyuyorsun?" -“Onlar cihâd için evlerinden çıkınca, dönünceye kadar, âdetâ benim iki ayağım bağlanıyor, hacc için çıktıklarında da sanki zincire vuruluyorum. Sadaka verecekleri zaman da âdetâ başımın üzerine bir testere konularak bur tahta gibi başım parçalanıyor." Alcûnî, Keşfu'l-hafâ
Sayfa 73
Beni anlatıyor adeta!
Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek...
Sayfa 147 - Kuyucaklı YusufKitabı okudu
İnsan, kendi gelişimini dikkat ederse görür, demiştik. İşte onlardan biri olarak Ahmet Hamdi TANPINAR, Erzurum'daki yıllarını bakınız nasıl anlatıyor: Halbuki o yıllar benim okuma hızımın arttığı yıllardı. Konforsuz hayatımız, her şeyimiz ya karyolanın altında, ya başlarımızın üstündeki raflarda idi- yalnızlık beni kitaba atmıştı. Mektepten çıkar çıkmaz yatağıma uzanır, Dostoyevski ile Baudelaire'i okurdum. Fransız şairinin Darülfünün'da iken cazibesine kapılmış ama Dostoyevski ile daha yeni tanışmıştım. Her an dünyam değişiyordu. Muazzam bir şeydi bu. İnsan ıstırabıyla temasın sıcaklığı her sahifede sanki kabuğumu çatlatacak şekilde beni genişletiyordu. Düşüncem âdeta birkaç gece içinde boy atan o mucize nebatlara benziyordu.
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.