Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular?
Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor...
Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için
büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim.
Ben bu konumumu kime borçluyum?
Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi?
Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
İlk sayı çıktı çıkmasına ama çıkar çıkmaz dağıtım güçlükleri baş gösterdi. Sorunu ve çözümü Haluk Yetiş'ten dinleyelim:
"Bayi Fazıl Ünverdi, Aziz'le anlaşmış. ( ... ) Sabahleyin kendisine teslim edildi. Fakat gazeteler kapıda, yağmurun altında, hiç açılmadan olduğu gibi kaldı. Bayi dağıtmadı. Çünkü bayi Fazıl Ünverdi o zamanlar
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
Aziz arkadaşım:Bir akşam garipliğinde mektubun elime gökten düşer gibi düştü. Bütün varlığımı hüzünlü bir sevinç kapladı. Var ol, sağ ol! Biz insanlar noksan yaratıklarız!.. Aranmak, sevilmek isteriz! Gerçekten bizi alâkalar kadar alâkadar eden ne var!..Sevgili arkadaşım, ben bildiğin gibi hapishanedeyim. Demir kapıların, kaim yapıların
Filozof (kozasındaki) ipekböceğine röntgen şuarıyla baktığında (sanılanın aksine) ipekböceğinin ölmediğini, belki tırtıl halinden kelebek haline geçtiğini görür... Toplumlar da tırtıl halinden kelebek haline geçebilirler. Bugün bayram! .. İnsan, ferdilikten çıkmadan içtirnai olabilir mi? On sekiz aydır ben ve benimle birlikte sizler çile
Turfan Gökalp anlatıyor:
Sanırım 1959 yılıydı. Teğmen olarak Diyarbakır'da görevliyim. Üs komutanımız Kıdemli Hava Kurmay Albay Cevat Tunalı beni çağırttı. Gittim. Makamında bir Fransız karacı albayla birlikteydi. Misafiri Fransa'nın Türkiye nezdinde 'ataşerniliteri' imiş. 'Sen Diyarbakırlı'sın. Arabanı al ve misafirimi gezdir . . .' dedi. Ben
Naciye Sultan'ın Enver Paşa'ya yazdığı, 1919, 2 Kânûnısânî [Ocak]
336 (1920), 14 Kânûnısânî 336 (1920) tarihli mektuplarda:
“Bana gel diyorsun, fakat düşünmüyorsun ki, yaşadığım
muhit eski İstanbul değil. Bir cehennemdir. Muhakkar, metruk
bir kadının yardımcısı Allah'tan başka kimse olamaz. Zamanında
bana tapan insanlar, şimdi beni tarassutla