"Yoksa, şairden bana ne? Söz onun kaleminden çıktığı an benim olur, abi. Yalan mı?"
Sayfa 37
“Anlat derdini Markopaşa’ya” diye bir laf vardır ülkemizde… Soruna muhatap bulamadığımızda, bizi dinler gibi yapan ama çözüme dair hiç bir şey geliştirmeyen insanlar ya da kurumlar için söylediğimiz bu söz, benim incelememde yer değiştirecek; bu kez Markopaşa bize derdini anlatmayı deneyecek. Hadi o zaman, çok bekletmeyelim paşamızı. Türkiye
Reklam
Benim için mutlu bir gün bir sayfa iyi yazı yazdığım sıradan bir gündür. Yazının dışındaki hayat eksik, kusurlu, anlamsızmış gibi gelir bana. Beni tanıyanlar, yazmaya, masaya, beyaz kağıtla dolma kaleme bağlılığımı bilir ama gene de biraz "tatil yap gez, eğlen, yaşa" diye öğüt verirler bana. Daha yakından tanıyanlar ise benim için en büyük mutluluğun yazmak olduğunu bildikleri için yazıdan, kağıttan, mürekkepli kalemimden beni uzak tutacak şeylerin en sonunda bana yaramayacağını söylerler. Hayatta hep ve yalnızca istediğini yapmış istediği işten başka hiçbir şeyle uğraşmamış nadir mutlu insanlardan biriyim.
Ahmet Muhip Dranas ile Atsız'ın polemiği
HADDİNİ BİL Hâkimiyeti Milliye’nin 21.XI.1933 tarihli 4434. sayısında A. Muhip imzasıyla Orhun’dan bahseden bir yazı çıktı. Tarihten de, felsefeden de salâhiyetle dem vuran ve benim “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” adlı eserimin başlangıcını tenkit eden bu yazı aynen şudur: Orhon (1) Edirne de bu namda bir mecmua intişar etmeye başladı.
Ama bunu akıl edemiyor, benim gideceğim yolu bir kader gibi seçmiş, telaşla kaçmaya çalışıyordu. Ben de aynı şeyi yapıyor, kaderimden kaçayım derken, yanlış bir yolda boşu boşuna yürüyor olabilir miydim?
Yüzyılın başlarında doğup, bir imparatorluğun çöküşüne ve Cumhuriyetin kuruluşuna tanık olanlar erken olgunlaşmışlar. Babam da 20 yaşında hayata atılıvermiş. Yaz tatilinde Yozgat'tan İstanbul'a kendini dar atan babam, 17 Ağustos 1928 tarihli mektubunda Mehpare'ye şunları yazar:"ErenköyÜ ne gittim. (Salih amcasının evine) Dört gün kaldım.
Reklam
445 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.