Eğer her şeyi mahvetmeyi gerçekten başarırsam, bu tam da benim istediğim şey olur.
Zevksizlik mi dersiniz?
Belki de öyle, ama bu tek sözcük kalbimin derinliklerinde hissettiğim duyguyu açıklamaya yetiyor. Elindeki gücü kullanarak insanları sebepsiz yere baskı altına almak için ısrarla yapılan bir tercih böyle adlandırılıyorsa, benim bu tavrımın da zevksizlik olması mümkündür.
Ben teslim olmak istemiyorum.
Kimsenin içimdekileri görmesini istemiyorum.
Ne var ki bu, gelgeç bir çaba olur. Yoksa?! Yazarlar hep böyle insanlar mıdır acaba? İtirafta bulunurken bile süslü sözler kullanıyorum.
Yoksa ben canavarın biri miyim? Gerçekten insani bir yaşam sürebilir
miyim ki? Şimdi bunları yazarken bile, kalemimden çıkan
cümleleri kafama takıyorum.
Belli ki kaderim benim için zorlu sınavlar hazırlamış durumda ancak yılmayacağım! Rahat bir kalp her şeyin üstesinden gelebilir. Rahat bir kalp mi? Kalemimden böyle bir kelimenin dökülmüş olması bile gülünç.
Belli ki kaderim benim için zorlu sınavlar hazırlamış durumda ancak yılmayacağım! Rahat bir kalp her şeyin üstesinden gelebilir. Rahat bir kalp mi? Kalemimden böyle bir kelimenin dökülmüş olması bile gülünç. Biraz rahat olabilseydim, güneş ışığının altında dünyanın en mutlu insanı bile olabilirdim. Başkaları ufacık güçleri ile övünürken, ben yeteneklerimden şüphe mi ediyorum?
Belli ki kaderim benim için zorlu sınavlar hazırlamış durumda ancak yılmayacağım! Rahat bir kalp her şeyin üstesinden gelebilir. Rahat bir kalp mi? Kalemimden böyle bir kelimenin dökülmüş olması bile gülünç. Biraz rahat olabilseydim, güneş ışığının altında dünyanın en mutlu insanı bile olabilirdim. Başkaları ufacık güçleri ile övünürken, ben yeteneklerimden şüphe mi ediyorum?
Sana bu mektubu, evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne.
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor.
İstediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kâbe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine biliyorsun ki, sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgâra tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şâhit.
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Parmakları fâhişelerin karanlık Saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum.
Buraya dün geldik. Büyük elçi hastalanmış durumda ve bir kaç gün boyunca dışarıya çıkmayacak şu huysuzlugu ve suratsizligi da olmasa herşey çok daha iyi olurdu. Goruyorum ki cennet beni ağır bir sekilde yargılıyor ama cesaretli olmayacagim . Hafif bir yürek herseye katlanabilir. Hafif bir yürek kalemimden böyle sözlerin dökülmesi gülümsememe neden oluyor. Biraz daha hafif kalpli olsaydım bu benim güneşin altında yürümüş olan en mutlu Varlık olmamı saglayabilirdi. Ama yeteneklerim ve niteliklerim adına acı çekmem gerekirken başkalarının benden daha düşük olan yetenekleri neden kendimi tatmin etmem için yeterli oluyorki? Bütün güçlerimi borçlu olduğum yaratıcı neden bu kutlamaların bazilarini bana vermeseydin de, olanların yerine kendine güven ve tatmin hissi verseydin keşke..