Küçük Marie'm! Onu oyun oynamaya götürdüler; arabanın camından kalabalığa bakıyor ve artık o beyefendi hiç düşünmüyor. Belki de hâlâ ona bir gün okuması ve on beş yıl sonra bugün ağlaması için birkaç sayfa yazacak zamanım var. Evet, benim kalemimden hayatımı ve ona bıraktığım ismin neden kanlı olduğunu öğrenmesi gerek.
Sayfa 70 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Görüyorum ki cennet beni ağır bir şekilde yargılıyor ama cesaretli olacağım! Hafif bir yürek her şeye katlanabilir. Hafif bir yürek! Kalemimden böyle sözlerin dökülmesi gülümsememe neden oluyor. Biraz daha hafif kalpli olsaydım bu benim güneşin altında yürümüş olan en mutlu varlık olmamı sağlayabilirdi. Ama yeteneklerim ve niteliklerim adına acı çekmem gerekirken başkalarının benden daha düşük olan yetenekleri neden kendimi tatmin etmem için yeterli oluyor ki? Bütün güçlerimi borçlu olduğum Yaratıcı, neden bu kutsamaların bazılarını bana vermeseydin de, onların yerine kendine güven ve tatmin hissi verseydin keşke."
Sayfa 91
Reklam
Lütfen beni affedin! Yalan söyledim... Salağa yattım... Hepsini aslında kasten yaptım. Yazarken, bu şey, ah, romantizm havası beni utandırmaya başladı ve bile isteye her şeyi mahvedecek kadar ileri gittim. Eğer her şeyi mahvetmeyi gerçekten başarırsam, bu tam da benim istediğim şey olur. Zevksizlik mi dersiniz? Belki de öyle, ama bu tek sözcük kalbimin derinliklerinde hissettiğim duyguyu açıklamaya yetiyor. Elindeki gücü kullanarak insanları sebepsiz yere baskı altına almak için ısrarla yapılan bir tercih böyle adlandırılıyorsa, benim bu tavrımın da zevksizlik olması mümkündür. Ben teslim olmak istemiyorum. Kimsenin içimdekileri görmesini istemiyorum. Ne var ki bu, gelgeç bir çaba olur. Yoksa?! Yazarlar hep böyle insanlar mıdır acaba? İtirafta bulunurken bile süslü sözler kullanıyorum. Yoksa ben canavarın biri miyim? Gerçekten insani bir yaşam sürebilir miyim ki? Şimdi bunları yazarken bile, kalemimden çıkan cümleleri kafaya takıyorum.
Lütfen beni affedin! Yalan söyledim... Salağa yattım... Hepsini aslında kasten yaptım. Yazarken, bu şey, ah, romantizm havası beni utandırmaya başladı ve bile isteye her şeyi mahvedecek kadar ileri gittim. Eğer her şeyi mahvetmeyi gerçekten başarırsam, bu tam da benim istediğim şey olur. Zevksizlik mi dersiniz? Belki de öyle, ama bu tek sözcük kalbimin derinliklerinde hissettiğim duyguyu açıklamaya yetiyor. Elindeki gücü kullanarak insanları sebepsiz yere baskı altına almak için ısrarla yapılan bir tercih böyle adlandırılıyorsa, benim bu tavrımın da zevksizlik olması mümkündür. Ben teslim olmak istemiyorum. Kimsenin içimdekileri görmesini istemiyorum. Ne var ki bu, gelgeç bir çaba olur. Yoksa?! Yazarlar hep böyle insanlar mıdır acaba? İtirafta bulunurken bile süslü sözler kullanıyorum. Yoksa ben canavarın biri miyim? Gerçekten insani bir yaşam sürebilir miyim ki? Şimdi bunları yazarken bile, kalemimden çıkan cümleleri kafaya takıyorum.
İkinci Bölüm 20 Ekim
Buraya dün geldik. Büyük elçi hastalanmış durumda ve bir kaç gün boyunca dışarıya çıkmayacak şu huysuzlugu ve suratsizligi da olmasa herşey çok daha iyi olurdu. Goruyorum ki cennet beni ağır bir sekilde yargılıyor ama cesaretli olmayacagim . Hafif bir yürek herseye katlanabilir. Hafif bir yürek kalemimden böyle sözlerin dökülmesi gülümsememe neden oluyor. Biraz daha hafif kalpli olsaydım bu benim güneşin altında yürümüş olan en mutlu Varlık olmamı saglayabilirdi. Ama yeteneklerim ve niteliklerim adına acı çekmem gerekirken başkalarının benden daha düşük olan yetenekleri neden kendimi tatmin etmem için yeterli oluyorki? Bütün güçlerimi borçlu olduğum yaratıcı neden bu kutlamaların bazilarini bana vermeseydin de, olanların yerine kendine güven ve tatmin hissi verseydin keşke..
"Benim kalemimden," diyordu," kan damlar."
Reklam
88 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.