Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyza Yılmaz

Beyza Yılmaz
@beyzaayilmazzz
Pilates Antrenörü
Üniversite
Antalya
Antalya
3 okur puanı
Nisan 2024 tarihinde katıldı
“Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşacak birşey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.”
Reklam
“Bir zamanlar öylesine saftım ki; yüksek mevkilerde oturan, iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygı değer kimseler sanırdım.”
“.. kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüller göre yaşayanları, r araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Hala eşitliğe inanıyorsunuz, ama büyük şirketlerin işini yapıyorsunuz ve o şirketler günden güne eşitliğin kuyusunu kazıyor. Halbuki siz, uğruna hayatınızı verdiğiniz şeyi yüzünüze söyleyen ve eşitliği inkar eden bana sosyalist diyorsunuz. Cumhuriyetçiler eşitliğin düşmanıdır, ama içlerinden çoğu eşitliğe karşı savaşırken ağızlarından eşitlik lafını düşürmezler. Eşitlik adına eşitliği yok ederler.”
“O akşam odasına döndüğünde aynaya bakıp, kimsin sen Martin Eden diye sordu kendine. Kimsin sen? Nesin? Nereye aitsin? İşin aslı, sen Lizzie Connolly gibi kızlara aitsin. Çalışanlar ordusuna, tüm o aşağı, kaba, çirkin pis muhitlere aitsin.İşte bayatlamış sebzeler. Patatesler çürüyor. Onları kokla lanet olası, kokla onları. Ama sen kalkmış kitap okumaya ,güzel müzik dinlemeye, güzel resimlerden hoşlanmayı öğrenmeye, kibar İngilizce konuşmaya, senin gibilerin hiçbirinin aklına gelmeyen şeyler düşünmeye, sığırlardan ve Lizzie Connolly’lerden kendini koparmaya ve senden bir milyon kilometre uzakta duran, yıldızlarda yaşayan solgun ruhlu bir kızı sevmeye cüret ediyorsun! Kimsin sen? Nesin sen? Lanet olsun sana! Bakalım işlerini iyi edebilecek misin?”
Reklam
“İnsan denilen yaratığın zihninde yer etmiş olan; kendi renginin, inancının ve siyasetinin en doğrusu, en iyisi olduğuna ve dünyanın dört bir yanına dağılmış diğer tüm insanların kendisinden daha talihsiz konumlara sahip olduğuna inanmasını sağlayan o yaygın dar görüşlülük, Ruth’da da vardı.”
“Biliyor musunuz, diye ekledi, Bay Butler’a acıyorum. Doğru dürüst harcayamayacağı otuz bin dolar kazanmak için hayatını boşa harcamış. Niye mi, çünkü artık otuz bin dolar nakit verse bile çocukken on sente alabileceği şeyleri alamaz, mesela şeker, fıstık veya tiyatroda en üst balkondan bir bilet.”
‘’İzmaritin onun dudaklarına değmiş ucunu, tıpkı bir yaraya dikkatle pansuman yapan şefkatli bir hemşire gibi, yanaklarıma, gözlerimin altına, alnıma, boynuma hafif hafif dokundurdum.’’
‘’Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.’’
‘’Onun için aşk, bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği bir şeydi, evet. Ama hayatta da bir kere olurdu ancak.
Reklam
"Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum."
“Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor.”
Bakışlarımız karşılaştığında, benzimin adeta solduğunu hissettim. Dehşetli bir merak duygusu benliğimi kapladı. O an büyüleyici bir şahsiyetle karşı karşıya bulunduğumu anladım ve hissettim ki, onun beni etkilemesine izin verirsem bütün benliğimi, bütün sanatsal gücümü, hatta bütün ruhumu içine çekebilirdi. Böyle harici bir faktörün hayatıma tesir etmesini istemezdim
“Bir insan kendisini bulduktan sonra, onun bu dünyada kaybedebileceği hiçbir şey yoktur. Ve o kişi kendi içindeki insanlığı anladıktan sonra, bütün insanları anlayacaktır.”
Mitoloji
Prometheus’un kurnazlıkla çalarak insanlara verdiği akıl onları şımartınca, Zeus o zamana kadar yalnız erkeklerden ibaret olan insan topluluğuna ceza vermek istedi ve onlara kadını gönderdi. Zeus, oldukça başarılı bir usta olan oğlu Hephaistos’tan kadını yaratmasını istedi. Hephaistos babasının isteği üzerine çamuru su ile yoğurdu ve görenleri şaşırtacak güzellikte bir kadın vücudu yarattı..