Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Nazım Hikmet şiirlerinin seçkisi olan bu kitabı PDF olarak isteyen olursa kendisiyle paylaşırım ama kitabın baskısından çok sesli versiyonu önemli. Bizler pdf okuduğumuz için bizlere çok büyük fark etmiyor. Zaten şiirleri arasında olan, hepsi de daha evvel okuduğumuz (YKY baskısı Bütün Eserleri kitabını okuduysanız) karma şiir seçkisi sunulmuş bize. Aynı zamanda oldukça kapsamlı ve çok kalın olan, tek başına koca bir cilt eden ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ kitabından alım yapılmamış. Ona da başka bir çalışma olabileceği belirtilmiş yalnızca. Tanıdık ve bilindik şiirlerinden eklemeler yapıldığı için yabancılık çekmediğim şiirler oldu bunlar.
Birkaç şiiri dinleme fırsatım da oldu ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, iyi bir benzetme de yaparaktan; Türkçe Altyazı yanında birkaç tane çok özel ve kaliteli dublaj çalışması hariç diğer dublajlar nasıl çok farklı ve sırıtıyorsa; eğer Nazım Hikmet’in sesinden kendi şiirlerini dinlediyseniz onun yerinde kim seslendirme yaparsa yapsın filmlere yapılan dublajdan fazla etkisi olmuyor. Tabi herkes başka düşünebilir ama benim düşüncem bu yönde.
Size güzel bir de sır vereyim, aramızda kalsın. Eğer değer verdiğiniz kıymetli birine iyi bir hediye almak istiyor, ne almanız gerektiğine karar veremiyorsanız çok iyi bir şiir kitabı tavsiyesi olacaktır bu kitap. Aldığınız insan da eminim ki memnun kalacaktır bu hediyeden.
Hepimize iyi okumalar dilerim..
( Kitabın 1971 yapımı bir filmi de varmış, Altyazı çevirisini yapıp kitap ile karşılaştırmasını yaptım. Film kitaba sadık kalınarak yapılmış. Sözcükler bile değişmeden kullanılmış.)
Hikaye, kaderin iradesiyle uzak Perebrod köyünde Polesie'de sona eren genç bir adam olan Ivan Timofeevich i anlatıyor.
Yarmala isimli bir uşağın bahsettiği bir
Ecinniler ile Dostoyevski etkinliğine giriş yapıyorum dostlarım :) 896 sayfalık bu yüce eseri Sibirya sürgünü sonrası iki yılda (1870-1872) tamamlamış Dostoyevski. Bu kitabı yazarken gerçek bir olaydan esinlenmiş. Kısaca gerçek olaydan bahsedelim; 1869'da Moskova Üniversitesi'nde okuyan Sergey Nechayev, çevresindekileri bir devrim için
"Paris Notr Dam Kilsəsi"
Hiss və düşüncələrimi çatdırmağa kömək duymadığı üçün əsər şərhlərindən uzaq dururam uzun müddətdir. Amma bu kitabla 1 aya yaxın vaxt keçirtdim, yarı oxuyub yarı səsli dinlədim, bitirdikdən sonra məşhur musiqili tamaşasını izlədim. Onunla qurduğum bağa qarşılıq daha sayğılı bir vidayı borc bilirəm özümə.
İlk
1500'lü yılların başında mizahi biraz da komik bir dille kaleme alınmış bir hiciv, taşlama kitabı.
Erasmus eserinde nelere hiciv edip taslamış peki. Halkı, yönetenleri, din adamlarını, felsefecileri, avukatlara, öğretmen, doktor, tüccarlara farklı millet ve dinden insanları, düşünceleri, duyguları, bilgeliği, deliliği...
Delilik ile bilgeliğin, ahmaklık ile dehalığın ince sınırlarında bizi gezdiren bir eser.
Bu kitabı okuyabilmek için öncesinde az da olsa bir felsefe, mitoloji alt yapısına ve dönemin orta çağ düşünce ve yönetim özellikleri hakkında bilgi sahibi olunmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Kitapta sık sık altyazı ile bilgi verilmiş olsa da bu yeterli değil.
Çeviri kaynaklı mı, aslı da böyle mi bilemiyorum. Kitap çok daldan dala konulmuş gibi. Bir noktaya odaklanmışken birden konu degisiveriyor.
Teoloji, felsefe ve mitoloji donanımlı bu eser aslında hümanizm ve Rönesans hareketlerine katkısı ile önemli bir yere sahiptir. Erasmus eserini arkadaşı Thomas Morus"a ithaf etmiştir. Kendisi burada bike bir dokundurma yapmıştır. Zira arkadaşı onun en çok eleştirdiği yerdedir.
Benim için farklı bur okuna deneyimi oldu.
Bu kitabı yorumlamaya nereden başlayacağım inanın en ufak bir fikrim yok çünkü bahsedilmesi gereken bir sürü şey olduğuna inanıyorum. Bu yüzden öncelikle genel hatlarıyla başlamak istiyorum. Yazarın kalemiyle tanışma kitabımdı ve dili oldukça akıcı ve sadeydi. Asla zorlanmadan okudum, hatta hikayelerimden takip ettiyseniz kitabı bir günde
Bu kitap " Robinson Crusoe" kitabına ilham olan bir kitap, ilk kaynaktır. Dolayısı ile bazıları "çalıntılanan eser" olarak bahsetse de ben "ilham veren eser" ifadesini kullanmak istiyorum.
Kitapta hikâyeler, anlatım güzel yalnız; aynı anda çok şey okuyucunun kafasına dank ettirircesine, zorla sokulmaya çalışılıyor gibi ve bu sinirime dokundu... Çünkü bunu altyazı kısmı ile yapmaya çalışmışlar... Açıkçası okurken çok sıktım kendimi bitirebilmek için. Kitaptan çok altyazı okudum. Yani altyazı yerine işaret konup ekler kısmında da anlatılabilirdi ama bu stili beğenmedim. Ana kitabı beğendim ama o güzeldi. Tabii dil eski olduğu için tek kelime ile altyazıdan anladığım kadarı ile milyonlarca şey anlatmaya çalışılmış orası ayrı... Taslak ve öz olarak hikâyeler ilham verici gerçekten. Çocukken izlediğimiz "Hay" adlı bir çizgi film vardı, dini bir çizgi film... Bayramlarda genelde gösterilirdi. İşte o filmin kitabıdır bu kitap. Dil konusunda kendine güvenen ve altyazısına sabredebilen ya da altyazısız olanını bulabilenler keyifle okuyacaktır.
Keyifli okumalar diliyorum; her ne okuyorsanız...:)
Biteviye Hayattan Yıllar Sonra
Yıl 2012. Kütüphane’de Altyazı sinema dergilerine gömüldüğüm bir yıldı. Sinemayı bana sevdiren bu dergi serisi oldu. Bir gün yine bu dergiyi okumak için kütüphaneye gittiğim gün dergilerin bulunduğu raflarda Varlık yayınlarından Açlık kitabına rastladım. O sıralar hacimli kitaplar okumaya pek hevesli değildim. Bu kitap da ince olduğu için ilgimi çekti haliyle. Daha öncesinde adını bile hiç duymadığım bir yazar ve kitapla karşı karşıyaydım. Ayaküstü alıp okumaya başladığım kitaptan kopamadım. O gün rutinimi bozup dergi yerine kitaba yöneldim. Gün ortasında başladığım kitabı saat gece yarısına geldiğinde bir solukta okumuştum ve çok sonraları bir gece aklıma yeniden gelivermişti bu kitap. Ardından altta linkini bıraktığım bir yazı kaleme almıştım. Güzel yıllardı benim için fakat bir o kadar da zor.
Keyifli okumalar.
denizwalks.wordpress.com/2016/09/27/bite...
Bonjour ya Orphalase halkı!
54 sayfalık incecik kitabı nasıl 3 günde bitirdin diye soracak olursanız, aynı zamanda not alıyordum. Felsefe öğretmenimiz yıl içinde konuşmamız için 4 kitap ismi verdi ve bomboş bir okuma olmasın, yapmışken tam yapayım diyerek alıntılarımı ayrı olarak yazdım, son kısımlarının üstünde notlar var. Saçma bulduğum yerlere yazdım. Kitapların üstüne not yazmaktan nefret ederim nprmalde.
Genelde 10 puan vermişler ama ben çoğu kişinin aksine 6 verecektim, son anda 7 verdim. Sebebi ise bazı kısımların çok saçma olması, cümleyi anlamam için 477278 kere daha okumam gerekmesiydi. Bu biraz çevirmen hatası. Bir yerde cümleyi bitirmeden ötekine atlamış hatta:
"O bu sözleri sizin dudaklarınızdan Kendisi söylemiyorsa."
BU NE DEMEK ŞİMDİ? NE DEMEK ŞİMDİ BU? WHAT THE HELL IS GOING ON YANİ?
Kitabın manasını bozmamak için (örnek: altyazı çevirmenlerinin Yoda'nın repliklerini devrik cümle olarak çevirmesi) bazı yerleri de öyle yapmaya çalışmış ama olmamış.
Beğendiğim yerleri söylemem gerekiyor şimdi. Neredeyse her sayfada not ettiğim, alıntı defterime yazdığım kısımlar var. Sohbet tarzında yazılması ise daha da güzel çünkü sıkmıyor. Konudan konuya geçtiği için de baymıyor.
İncelemem bu kadardı, okuduğunuz için teşekkür ederim <3. İyi kısımlar biraz kısa oldu ama olsun.
" ˙lığǝp ǝʎǝɯʇıʎ ɐʇʞnlşoq ɐɯɐ 'iʞlɐɥ ǝsɐlɐɥdɹO ɯnɹoʎıpıɓ ɐlɹɐɓzn̤ᴚ "
