" Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hâl aldığımı tasvir edemezsiniz."
_
Konuştuğum bir çok şeyi iş olsun diye konuşuyorum.
Başka yerlerdeyim aslında.
Paramparçayım.
İyi değilim.
Hiçbir şeyim olmadığını söylerken doğru söylemiyorum.
Aslında iyi değilim.
Bütün bunların ne zaman başladığını tam olarak bilmiyorum . Ancak yaşanan bazı olaylar, şimdi hissettiklerimi daha da güçlendirdi. Bir zamandan sonra kafamda biriken şeylerin önü alınamaz hale geldi. Gün geçtikçe arttı. Gün geçtikçe ruhumu avuçlarında daha sıkı sarmalamaya başladı . Bir süre sonra bundan kurtulmanın olanaksız olduğuna inanmaya başladım. Bunu hissetmek büsbütün gücümü tüketiyordu. Çareszlik içinde boyun eğdim. Yaşam artık beni önüne katmış sürüklerken yapabileceğim fazla bir şey yoktu.
_
-
Bir erkeğin her şeyi bilmesi, birçok sahalarda elinden iş gelmesi, kadına zerafeti içinde yaşamayı, bütün sırların inceliklerini öğretmesi lazım değil mi?