_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır.
_Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
_Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde fark edeceksinizdir ki mücadele ettiğiniz yalnızca kendinizdir. Düşünü gördüğümüz kimse, İçimizdeki diğer yandır. Tanrım şükürler olsun ki beni böyle yaratmamışsın. Düş, düşü gören kişiye değil, bir topluluğa, halka, insanların tümüne aittir. Gelecekteki kişiliğimiz çok önceden oradadır ama
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir.
_Vücudun merkezi de başta
Bir Çin atasözü şöyle der: “ Küçük şeyler, büyük şeylerdir.” Karşındaki insanın yaptığı herhangi bir saygısızlık, sana karşı olmadığı için masum ya da tolere edilebilir bir tavır olarak görülmemeli. Bugün sana değil ama yarın sana karşı da olmayacağının garantisini kimse veremez. Bugün bir restoranda garsonu azarlayan adam, yarın bir tartışmada haklı olduğuna inanarak sana da sesini yükseltebilir ya da hakaret edebilir. Bugün bir arkadaşını aldatan insan, yarın seni de aldatabilir. Dünyanın en basit denklemidir bu belki…
Bir Çin atasözü der ki, bir adam tembelce yaşarsa bir diğeri açlıktan ölürmüş. Montesquieu de şöyle demiş: "Çok sayıda insanın bir tek kişiye elbise dikmek için çalışması yüzünden, bunca insan elbisesiz kalıyor." Bir taraftaki durumu, diğer tarafa bakarak açıklayabiliriz. Doğu Yakası'nın aç ve çelimsiz işçisini, Batı Yakası'ndaki gürbüz Kraliyet Muhafızları'na bakmadan ve bunlardan birinin diğerini besleyip giydirmek zorunda olduğunu bilmeden anlayamayız.
Kardeşlerimiz Şeytan'ı "ettikleri tanıklığın bildirisi" sayesinde yendiler. Eğer vicdanımız suçsuzsa, tanıklık verebiliriz. Vicdanımızda suçluluk duyuyorsak, ağzımızdan tek bir söz bile çıkmaz. O durumda biz konuştukça sesimiz de gitgide zayıflar. Tanıklığın anlamı, kişinin kendisine değil, diğerlere tanıklık etmesidir.
Li-Li gelin olup Çin geleneklerine uygun biçimde kaynanasının evine taşınmıştı. Fakat kısa bir süre sonra, kaynanasıyla arasında geçimsizlik başladı. Çünkü kişilikleri tamamen farklıydı ve birinin “ak” dediğine diğeri “kara” diyordu. Genç gelin ayrı bir eve taşınmak için nabız yoklayınca ortalık ayağa kalktı: Hiçbir gelin kaynanasından ayrı ev