Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir akşam, büyük Sloven şair Prešeren'in heykelinin önünden geçerken onun hayatını aklından geçirdi. Şair otuz dört yaşındayken bir gün kilisede yeniyetme bir kız görüyor. Julija Primic adındaki bu gencecik kıza derin bir tutkuyla âşık oluyor. Eskiçağ trubadurları gibi bu kıza şiirler yazmaya koyuluyor, onunla evlenme hayalleri kuruyor.Meğer Julija üst düzey bir ailenin kızıymış, şair kilisedeki o rastlantıdan sonra bir daha kıza yaklaşamıyor. Ama o kısacık rastlaşma en güzel şiirlerinin esin kaynağı oluyor ve adının çevresinde bir efsane oluşturuyor. Ljubl- jana'daki küçük meydanda bulunan heykelin dümdüz belirli bir noktaya baktığını görürsünüz, o bakışı izlerseniz, meydanın öte yanındaki binalardan birinin taş duvarına oyulmuş bir kadın yüzü fark edersiniz. İşte orası Julija'nın yaşamış olduğu evdir. Prešeren ölümden sonra bile, sonsuza kadar, "İmkânsız Aşk'ına bakmayı sürdürecektir.
Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı
Sayfa 93 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Hı?
Mesela Beşiktaş'ın efsane başkanı Süleyman Seba'nın bir zamanlar MİT'te görevli olduğunu ve MİT casusluğu yapmış olan Mahir Kaynak ile askerî bir operasyona dâhil olduğunu biliyor musun?"
"Süvariler gülüştüler. "Birbirini seven arkadaşların kavuşmalarına tanık olduğumuza kuşku yok," dedi Theoden. "Yani bunlar sizin gruptan kaybolanlar mı Gandalf? Günlerin yazgısı hayret verici şeylerle dolmakmış. Daha şimdiden, evimden ayrıldığımdan beri bir sürü şey gördüm ve şu anda gözlerimin önünde, efsanelerde yaşayan
Herkesin efsane diye nitelendirdiği aşk, sebebini kimsenin anlayamadığı bir kararla bitmişti.
Sayfa 8 - Koyu Kitap
1.Bölüm
Anladım ki bu düzen böyle gelmişti. Sadece bu efsane için değil dünyanın genel kanunu da böyleydi. Tarihe geçen olaylarda elbet bir yanan vardı.
Sayfa 21 - Luna yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu şehrâyin, martılar, bu efsane kokusu Bir senin saçlarına ağlıyor, bir de göğe Bin bir çiçek açmış da gülümsüyor bana su Bense göz kırpıyorum şu muamma feleğe Hangi kaptan vuruldu uzaklardan yüzüne Sen hangi okyanusun sultanısın ey peri Ey peri, bir dokunsan ruhumun denizine Görürsün, nasıl olur mutluluğun elleri
Karlı bir şubat sabahı Ayaş'ta gözlerini açtığın zaman ilk işin ağlamak olmuştu. Şimdi anlıyorum; çünkü karşında yaratık olarak ilk defa bizi görmüştün: İnsanları... Yani bütün istikbalini onların mutlu olmaları uğruna feda edeceğin insanları... Canavarların en korkuncu olan bizleri ... Tanrı'nın bahşettiği zeka ve yetenekleri, zehirli birer hançer gibi hemcinslerinin azap çekmesinde kullanan uygar yaratıkları... Onları gördün ve içinden, "Ben bütün ömrümü bu nankör yaratıklar arasında mı geçireceğim, " diye düşündün. Onun için ağladın. ...Kısa ömrü boyunca insanlığın bütün zehirli hançerleriyle karşılaştı, hesaplaştı, savaştı Deniz. İnsanoğlunu o hançerden kurtarıp mutlu bir istikbal arma­ğan edebilmek için uğraştı. Yapamadı. Kötülüğün zehirli hançeri, sonunda onu da katletti; ama efsanesiyle baş edemedi.O efsane, kötülüğün panzehiri olarak yıllarca ağlayanlara omuz verdi. Bir daha ağlamayacakları bir dünya kurulabilsin diye ...
Her zanaatın ilk zamanlarında olur öyle... Bir nam yapayım efsane olayım onunla dersin... Bu uğurda harcanan çok acemi gördüm...
Beyhude
Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı.
Sayfa 41 - Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık KonakKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.