Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Leyla ile Mecnun küfür etmeyenlerin dizisidir. Kalp kırmayanların. Zeki insanların. Üşengeç insanların. Çay içilir mesela. Öyle fincanda değil çay bardağında. Üzüme düşülür çünkü içki içilmez. Sigara içilmez sakız çiğnenir. Bedua edilmez. Pis denir. Pislik herif denir. Tuvalet terliği denir. Poşet denir. Kulpu kırık çaydanlık denir. Aile vardır bir kere dizide. Kendi kanalından, kendi belediyesine tut dizilere, programlara dahi apaçık gönderme yapılır. Birde... Alacakaranlık tarzı vampir kitaplarının ya da o tarz saçmalıkların Edebiyat katili olduklarını öğretti. Şiir okumayı sevdik, adamlığı, arkadaşlığı öğrendik. Ve en güzeli hiç susmayacakmış gibi ağlarken ve birden kahkahalar attırıyordu ya onu sevdik. Beklemeyi sevdik be! Bizimde o gemide bir beklediğimiz olduğunu öğrendik. Ve dedik ki o gemi gelecek. "O gemi mutlaka bir gün gelecek."
Leyla ile Mecnun
Leyla ile Mecnun
Stefan Zweig Üstüne Bir Deneme
Stefan Zweig çok karamsar bir adamdı. Üstüne üstlük oldukça da hiperaktif biriydi. Bu tespitlerimi bir yerlerden kesinlikle okumadım, tamamen benim fikrim. Peki neye mi dayandırıyorum bu savımı? Yazdıklarına elbette. Kitaplarının çoğu yüz sayfayı bulmaz zira.(Kurmacalarını kastediyorum elbette) Oysa, modern romanlar çağıydı onun yaşadığı
Reklam
Titanik Enkazına Gezi Düzenlemek İsterken Kaybolan Titan Denizaltı ve Yolcuları Hakkında Bilinmeyenler Buz dağına çarparak yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan Titanik'e geçtiğimiz günlerde OceanGate Expeditions isimli şirket tarafından turistik bir tur düzenlendi. Titan adı verilen bir denizaltıyla gerçekleştirilen seferde
Film listemin son hali( bir sinefil in katkılarıyla)
Eternity and a day(theodoros Angelopoulos) The seven seal(ingmar bergman) Seven samurai(akira krusowa) Close-up(abbas Kiarostami) Bir zamanlar anadoluda(nuri bilge ceylan) Ulysses gaze(theodoros Angelopoulos) There will be blood(paul thomas anderson) Ahlat ağacı (nuri bilge ceylan) Rashomon(akira krusowa) The 400 blows(françois truffaut)
Günaydın.. Aynı dünyada yaşarken, Aynı gemide, aynı kaderi paylaşıp, ufacık bir sevinç ve umuda tutunup, ruhu huzurdan gayrisini özlemeyen sevgili arkadaşlar...
1950’li yıllarda İskoçya’ya yük taşımak için Reefer tipi bir gemi yanaşır. Demir attığı limanda yükünü aldıktan sonra, gemide çalışan denizcilerden biri acaba unuttuğumuz bir yük kaldı mı diye bakmak için soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, lakin mümkün değildir. Gemi hareket eder ve denizciyi unuturlar. Mahsur kalan denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağını anlamıştır. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücudunu nasıl uyuşturduğunu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın verdiği acıyı anlatır. 3 gün sonra soğuk hava kapısını açan başka bir denizci, zavallı adamın cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve.. kendisi de hayretten dona kalır. Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. Çünkü soğutma sistemi zaten çalıştırılmamış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı normal bir dereceye yükselmiştir. Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı için ölmüştür. Bu hikaye bilinçaltını doğru kullanırsak ne kadar güçlü olduğunu, yanlış kullanırsak da bizi ölüme dahi götürebileceğini göstermiştir.
Reklam
#alıntılar
“Granada’da hepimiz bir gemide gibiyiz. Birlikte yüzdük, birlikte batacağız. Yarın, göç yolunda, hep birlikte…” (s. 61) Granada’ya Son Bakış: “Boabdil ülkesinden giderken bir daha dönmek umudu yoktu. Rumiler giderken istediği her şeyi götürmesine izin vermişlerdi. Boabdil varsıl fakat mutsuz, unutuluşa doğru yol alıyordu. Granada'yı görebileceği en son sırta ulaşınca, uzun bir süre hareketsiz kalarak, üzgün bir yüzle, ruhsal bir uyuşukluk içinde kente bakmış. Kastilyalılar bu sırtlara ‘Arabın Son İç Çekişi’ adını vermişler, çünkü derler ki, düşmüş Sultan orada utanç ve pişmanlıktan seller gibi gözyaşı dökmüş. Annesi Fatma da, ‘Bir erkek gibi savunamadığın ülken için şimdi bir kadın gibi ağlıyorsun,’ demiş…” (s. 68)
Afrikalı Leo
Afrikalı Leo
/
Amin Maalouf
Amin Maalouf
Ömer Torun

Ömer Torun

@omertorun
·
03 Temmuz 2023 00:34
Endülüs'te müslümanların son günleri...
Eğer hepimiz gidersek, Müslümanlık bu ülkeden sonsuza dek çıkmış olacak; Tanrı'nın yardımıyla Türkler, Rumilerle savaşmaya geldiklerinde onlara yardım etmek için biz burada olmayacağız.
Sayfa 83 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
CORONAVİRÜS SPOTU
Selam insanlar, Bu bir coronavirüs spotudur. Lütfen ama lütfen durumu ciddiye alın. Kendiniz için değilse bile tanıdığınız veya tanımadığınız onca insanın ölmesini görmemek için ciddiye alın. Şu konuda bi anlaşalım ki, bu virüsün nereye doğru gittiği bilinmiyor. 40 yaş altı insanlarda ölüm oranı yok ama 15 yaşında birine uzun vadede bıraktığı
Bende sizinle aynı gemide değilim
SORARIM ŞİMDİ HÜSEYİN SİZİNLE AYNI GEMİDEMİYDİ ? 35 yaşındaydı. Okudu Acil Tıp UZMANI Oldu. Henüz daha yolun yarısı. Kimsesizdi. Belki de kimliksizdi. Genç yaşta deri kanseri teşhisi kondu. Tedavi için gitmediği yer kalmadı. Ankara, Denizli, İzmir, Gaziantep'de şifa aradı, durdu. Son çare bir yıl önce Manisa’ya sığındı. Ama kalacak yeri
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.