204 syf.
·
Puan vermedi
"...içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içimde güzel olsun istedim." Insanın tam herşeyden kaçtığını zannetigi anda... Maceranın başladığı ve yıllar sonra bilmedigi bir çok gerçeğin gelip yakasına yapışması çok güzel anlatılmış Hayatı olayları olmamış gibi yarım bırakıp istediğimiz yerden devam edemeyiz. Ilk aşk deneyimiyle bütün hayatının değişmesi ancak bu kadar güzel anlatilabilirdi. Bir Orhan Pamuk rüzgarı... Teşekkürler.
Kırmızı Saçlı Kadın
Kırmızı Saçlı KadınOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 201950,9bin okunma
Düşünme denen şeyde insanı avutup teselli ediyor, içini rahatlatıp yaşamasına katkıda bulunuyordu. Ama her düşünce değil kuşkusuz! asla değil! bir düşünce de vardı çünkü, işkence demekti, cinnet demekti. Bir düşünce de vardı, Değişmesi olanaksızın içinde eşinip durarak insana yapmadığını koymuyor, tiksintiden, Yılgıdan başka bir şey sağlamıyor, insanı hayatından bezdiriyordu. Gerçekte aranıp bulunması ve öğrenilmesi gereken bir başka düşünceydi. Ama doğrusu bir düşünce miydi bu? Belli bir durumdu daha çok, insanın ruhunda esen bir havaydı;Hep kısa bir anı sürüyor, üzerinde yoğun biçimde düşünülmek istendiğinde elden çıkıp gidiyordu.
Sayfa 30
Reklam
"Türkiye'de değişimden anlaşılan 'parti değiştirmek' galiba... Oysa insanın ve toplumun değişmesi ne kadar zor, ne kadar uzun bir iştir."
Sayfa 181Kitabı okudu
162 syf.
8/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
Bukowski'nin her eserinde; gerek öykülerinde gerekse de romanlarında kendisidir anlattığı kişi. Bazen açıkca, gizlemeden belli eder kendini eserlerinde, bazen de Chinaski olur bir anda. Bu açıdan, Büyük Zen Düğünü'nü Bukowski'nin bizlere yine kendinden kesitler sunduğu bir öykü eseri olarak nitelendirebilirim. Düşündüm de... Aslında bahsini
Büyük Zen Düğünü
Büyük Zen DüğünüCharles Bukowski · Metis Yayıncılık · 1999447 okunma
324 syf.
·
Puan vermedi
Yedi Ulak: Dino Buzzati’nin Dünyasına Hoş Geldiniz
Delidolu Yayınevi’nden çıkan eser Buzzati’nin 19 öyküsünü içinde barındırıyor. Özellikle ilk öykülerinin sonunun hep ölüme çıkması kasvetin üzerinize sinmesine neden oluyor diyebilirim. Seçkiye ismini veren Yedi Ulak bir prensin ölümüne dek sürdürdüğü yolculuğu, bu sırada ulakların prense getirmesi ve her ulağın yol uzadıkça gelme sürelerinin artmasını anlatıyor. Öyle ki son ulak prense geri geldiğinde prens yıllardır ölmüş oluyor. Yazarın birkaç öyküsüne de ayrıca değinmek istiyorum doğrusu. Yedi Kat’ta Giuseppe Corte bir mart sabahı ünlü sağlık merkezinin yolunu tutuyor. Bu merkezde hastalıkların ağırlığına göre derecelendirilmiş yedi ayrı kat var ve baş karakter yolculuğuna en üst katta başlıyor. Ama şartlar gereği Corte, sürekli aşağı katlara alınıyor ve her katta bir önceki katına döneceğine söz veriyor doktorlar. Hoş, tersi oluyor ve tahmin edebileceğiniz üzere karakter en alt katta hayata gözlerini yumuyor. Hastanelerin sürekli çıkardığı hastalıklar ve ortamdan oluşan bir hastalık hastalığı durumu çok iyi verilmiş. İnsanın vücudunun kendiyle olan tartışması, doktorların yıkıcılığı ve aslında bunların daha ötesinde var olan sembolik anlamlar çok ilgi çekiciydi. Yazarın etkilendiği yazarlar arasında sıkça Kafka’dan bahsediliyor, sanırım bu öykü de Buzzati’nin kafkaesk hikayelerinde başı çekiyor… Uygar Özdemir İncelemenin tamamı: kayiprihtim.com/inceleme/yedi-u...
Yedi Ulak
Yedi UlakDino Buzzati · Deli Dolu Yayınevi · 2017115 okunma
Nashe, “Şimdiye kadar hiç Tiffany adında birini tanımamıştım,” dedi. “Güzel bir ad. Bana hep güzel ve pahalı şeyleri anımsatıyor.” Kız, “Zaten öyle olması gerek,” dedi, “pırlantaları akla getirmesi gerek.” “Annenle baban senin güzel bir kız olacağını daha o zaman anlamışlar herhalde.” “Annemle babamın bununla ilgisi yok. Bu adı ben taktım kendime” “Ya. Öyleyse daha da iyi. İnsanın sevmediği bir adı taşıması saçma, öyle değil mi?” “Ben adıma hiç dayanamıyordum. Evi terk eder etmez, ilk işim adımı değiştirmek oldu.” “Adın o kadar kötü müydü?” “Sana Dolores adını taksalar pek mi hoşuna giderdi? Bundan beter bir ad düşünemiyorum.” “Çok tuhaf. Annemin de adı Dolores’ti ve o da adını hiç sevmezdi.” “Dalga geçmiyorsun ya? Annenin adı gerçekten Dolores miydi?” “Doğru söylüyorum. Doğduğu günden öldüğü güne kadar, adı hep Dolores’ti." "Dolores adını sevmiyorsa, neden değiştirmedi?” “Değiştirdi. Seninki gibi başka bir ad almadı, ama adını kısaltarak kullanırdı. On yaşına gelinceye kadar, annemin gerçek adını bilmezdim.” “Ne ad takmıştı kendine?” “Dolly.” “Evet, bir ara ben de denedim onu, ama onun da ötekinden kalır yanı yoktu. Ancak şişkoysan, şirin görünür. Dolly. Tam tombul kadınlara göre bir ad.” “Sen söyleyince aklıma geldi, annem oldukça tombuldu. Her zaman değil, ama yaşamının son yıllarında epey kilo almışı. Çok içerdi. İçki kimilerini şişmanlatır. Alkolün kandaki metabolizmasıyla ilgili bir şey.” “Benim babam yıllarca küp gibi içti, ama hep sıskaydı. içtiği, ancak burnundaki damarlardan anlaşılırdı.”
Reklam
1.000 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.