Kör, o kör! Ölmüş olan duyamaz! Senj nasıl bir cennet ile sarmalayacağımı bilmiyorsun. Cennet benim ruhumdaydı, ayaklarına serecektim onu! Fakat beni öyle sevmedin, olsun, ne olmuş ki? Her şey aynı, öyle kalırdı. Benimle arkadaşınmışım gibi konuşsan mutlu olurduk. Gülerek keyifle birbirimizin gözlerinin içine bakardık. Öyle yaşardık. Ve eğer başka birini sevseydin, olsun, sorun olmazdı. Gülerek yanına giderdin, ben de sokağın karşı tarafında izlerdim... Her şeyi boş ver, sadece gözlerini bir kere açsın yeter! Sadece bir anlığına, bir anlık! Önümde durup sadık karım olacağına söz verdiği gibi baksın bana! Ah, bir bakışta ger şeyi anlardı.
"Ben belki senin hayatına girmeyi başardım ama senin kalbine hiçbir zaman giremedim," dedim gözyaşlarımı serbest bırakarak. Mavileri o kadar tanıdıktı ki bir an için. Sadece birkaç saniye için.
"Unutamam, Doruk. Senin en büyük hatam dediğini ben unutamam. Hangi birini yok sayayım? Bana her gün söylediğin yalanları mı, gizlediğin
13 Mayıs 2024
Tam bu tarihte iki yıl önce sana, seni sevdiğimi söylemiştim. Bilmem gideceğinizi öğrenince içimde tutmak istememiştim.Öyle aniden, içimden nasıl geldiyse, seni nasıl sevdiysem öyle söylemiştim hislerimi. O an hatta o dönem kısmet olmadı ama içimde öyle bir şey var ki sanki bir gün hayat bizi tekrar bir araya getirecekmiş gibi
Şimdi kapattım kapağını kitabımın ellerim titreyerek. Burnumda acı bir yanma... Boğazım düğüm düğüm... Gözlerimden elimde olmadan usulca süzülen yaşlar...
Nasıl sevmek bu böyle? Nasıl sevmek ki toprak bile giremez iki gönül arasına. Nasıl yaşar insan ölümle böyle iç içe? Ah hatıralar... Ne değerliler geride kalan için.
"Tuhaf bir adam oldum
Kendimle konuşuyorum evin içinde
Biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum
Perdeleri ne kadar zamanda yıkardın, diyorum
Bir gün olsun açık bırakmıyorum yatağımızı
El ayak değmeyen yerler nasıl tozlanır böyle
Merak etme, mutfağı tertemiz ettim
Terlikler senin istediğin gibi duruyor
Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı
Bir kahve yapayım diyorum
İki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana
Sessizlikten mi nedir
Bütün bunları yüksek sesle söylüyorum
İnsan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum "
S.59
Kendime kızdım neden keşfedemedim bu satırları daha önce diye. Neden bu kadar geç kaldım diye üzüldüm. Okumadan geçilmemesi gereken bir eser. Ölümü, ayrılığı, yalnızlığı, aşkı anlatan okunası bir kitap.
"Yastığını koklaya koklaya öğrendim
İnsan bir kere ölmüyormuş meğer... "
S.69
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,9bin okunma
Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup
Bunu kendine üç kere söyledi
Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar
O kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdım
Ben, yani Yakup, her türlü çagrılmanın olağan şekli
Daha hiç çağrılmadım
Biri olsun "Yakup!" diye seslenmedi hiç
Yakup!
Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayım
Ve içimden durgun ve çürük