Trajedi, komedi, mizah, hiciv, ironi hepsi bir arada.. Okurken hem güldüren hemde düşündüren,rüşvetçi, aç gözlü çıkarcı,yozlaşmış bürokrasiyi, cahil halkı,mizahı bir anlatımla acımasızca alaya alır yazarımız.. Bu kitapta herkesin değeri rütbesi kadardır ve keşke sadece kitapta olsa günümüzün özeti gibi;
"Adamı gördünüz mü Pyotr İvanoviç? Adam dediğin böyle olur işte! Ömrüm boyunca böyle önemli birinin huzurunda bulunmamıştım; korkudan ölecektim az daha. Acaba rütbesi nedir, ne dersiniz Pyotr İvanoviç..."
Sıkmayan çok güzel bi anlatımı var, okurken aklıma Aziz Nesin geldi, üslupları birbirine çok yakın..
Ben beğendim tavsiye ederim...
Son olarak kitaptan bir kaç alıntı bırakıyorum;
"Ah, kim bilir neler konuşacaklar! Durup dinlemeye kalksan, bir süre sonra kulaklarını tıkamak zorunda kalırsın..."
"Artık dünya garip bir yer oldu; çelimsiz, ufak tefek adamlar bile önemli kişiler olabiliyor, ama kim olduklarını nasıl anlayacaksın ki?..."
"İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir..."
MüfettişNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,887 okunma
Herkese merhaba öncelikle. Bugün sizlere Polisiyenin Kraliçesiyle geldim. Diğer okuduğum Agatha Christie kitapları gibi miydi pek bilmiyorum. Verdiğim on puanı da kitabın sonundaki değerlendirmeye verdim. Aslında kitapta önemli olanın katil değil de katilin psikolojisiymiş gibi geldi. Cinayet potansiyeli olan insanlar gerçekten çok Zeki'ymiş diye düşündüm kitabı okurken. Çünkü insanların konuşmasından(daha doğrusu bu kısım bana biraz duygu olarak geçmedi) bir baktım cinayet çözülüvermiş. Kendimi Hastings gibi hissettim kitap boyunca.
Sözün özü klasik bir Hercule Poirot kitabıydı. Yaptığı tahlillerle hem beni hem de Müfettiş Japp'i etkilemeyi başardı.
Jane Edwarge nam-ı diğer Aktrist Lord Edwarge kocasından bir an önce kurtulmak için yemekte karşılaştığı Hercule Poriot'tan yardım ister. Çoğu insanın duyabileceği şekilde kocasından kurtulmak için gerekirse onu öldüreceğini söyler. Ve kısa bir süre sonra Lord'un öldüğü haberi tüm İngiltere'de yayılır. Tüm gözler Lord'un güzel ve yetenek abidesi karısına çevrilmiştir. Peki gerçekten Lord'u karısı mı öldürmüştür yoksa bu işin içinde başka bir iş mi vardır?
ÜNAL YALTIRIK
Diyarbakır'da İlkokul
8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz?
Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım.
Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Harika bir oyun daha. Tiyatro metinleri diğer metin türlerine göre daha kolay okunur bir hale geldi benim için. Ayrıca zihinde canlandırmak çok daha kolay ve eğlenceli. Gogol'un eserin de bir Moliere havası esti sanki. Çok sürükleyici ve eğlenceli bir hikayeydi, tavsiye ederim.
MüfettişNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,887 okunma
gardrops.com/kitapVkitap
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852), Ukrayna’da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin
Merhaba arkadaşlar. Kitabı elime almadan (lafın gelişi söylüyorum biliyorsunuz ben senelerdir PDF okuyorum) beklentimin en yüksek olduğu eserlerden biriydi. 700’den fazla sahnelenen bir oyun olduğunu söylersem sanırım anlaşılır. Oyunlara konu olabilecek hem sade hem de merak uyandırıcı bir konusu var bana göre. Kısaca bir özetlersek Clarissa
1950'de liseyi bitirince üniversiteye girmek için İstanbul'a geldim. Tabii bu arada merhum Üstad Necip Fazıl'ı da ziyaret ettim. Ama, sonra Ankara'ya döndüm. Orada Siyasal Bilgiler Fakültesini okudum. Ondan sonra da Maliye Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulundum. Merhum Üstad Necip Fazıl Bey'in yanında çalışmam söz konusu olmadı. Ama, Ankara'ya geldiğinde ziyaretine gittim, beraber dolaştık. 1954'te birkaç hafta dergide yardım ettim. 1956 günlük gazetesinde de memuriyet yaparken, öğleleri, akşamları, geceleri elimden geldiği kadar her işe koştum. Ama, bu, yanında çalışmak deyiminin dışındadır. Ücret almak asla söz konusu olmamıştır. Aynı ideale hizmetten o zaman bize düşen iş neyse yapılmıştır. Yoksa, İstanbul'a geldi, 13 yıl hiç yanından ayrılmadı sözü yanlış, öğrenciliğim Ankara'da, memuriyetim İstanbul ve Anadolu'da geçti. Ama her fırsatta ziyaretine ve elimden geldiğince yardımına koştum. Biri de Necip Fazıl'ın burslarıma ve müfettiş muavini iken yevmiyelerime el koyduğunu yazdı. Asılsız sözler. Ancak, bir iki defa çok sıkıştığında, bonosuna kefil olduğum oldu. Bunun kimisini ödedi; kimisini de ödeyemedi, yani ödemek zorunda kaldığım borcu olmuştur; ama, bu tabii imkânsızlığındandı. Yoksa bilerek, isteyerek değil.