Bir zamanlar insanlar çocukluklarını yaşarken mutlaka bir ölüyle karşı karşıya kalırlardı. Ama refah içindeki Batı’da, iki Dünya Savaşı’nın kitlesel kıyımından sonra, ölümle karşılaşmadan yaşamak, korunmuş bir kuşağın ayrıcalığı ve kırılganlığı haline geldi. Cinselliğe ve mala ve daha pek çok şeye aç olan bu gürültücü kuşak yok olma fikrine karşı çok hassastı.