İkinci Yeni, aşktan, eski çağlardan söz ediyor, yeryüzüne yalnızlığı, bunaltıyı yaymak istiyor, öyle mi? Buna, "Bir çeşit toplumculuk" denemez; çünkü toplumculuk, sosyalizm demektir; sosyalizmin de yeryüzüne yalnızlığı, bunaltıyı yayan bir çeşidi yoktur. Aşktan, eski çağlardan söz etmeye gelince... Bunları da belli bir akımın özellikleri olarak ileri sürmek yanlış olsa gerektir. Çeşitli şiir akımları "aşk" işlemişlerdir; kimi yazın da "eski çağlar özlemi"ni (Sözgelişi romantizm, ortaçağ özlemini) istenen bir toplumsal değişiklik için kaynak olarak ele almıştır. "Ozanın bu kaçış duygusuna karşı gelmesi, önce kendi kendisine karşı özdensizliğin ta kendisi" imiş. Hangi ozanın? Bütün ozanların mı? Bütün ozanlar mı toplumdan kaçmak istemişler? Kaçmak istemeyen ozan, özdensizlikle mi ("kendi kendine" demek gereksiz,) suçlanacak? Burada, umutsuzlukla bir alışverişi olmamış ozanların adlarını saymak, umutsuzluğun, yeni çağlarda belli bir üretim düzeninin doğmasından sonra bir yazın eğilimi olarak ortaya çıktığını söylemek neye yarar? Durum, İlhan Berk'in dediği gibi de olsa, başka bir deyişle, umutsuzluk, gelmiş geçmiş bütün ozanların, ozanlığın özelliği ise, bunu İkinci Yeni'nin özel bir yanı diye göstermek doğru olur mu? Toplum içindeki her davranışı "toplumculuk" sayarak düşülen yanlış, birçok konuları çıkılmaz bir duruma sokuyor.