Uygulamada epeydir gördüğüm bir durum var: "Burası kitap uygulaması böyle şeyler paylaşamazsınız." şeklindeki parmak sallamalar. Neden herkes her konuda çok bilgili, yetkili, erdemli, söz söyleme sahibi hissediyor kendini? Sürekli insanlara ne yapıp ne yapmamalarını söyleyecek, onlara sınır çizecek gücü size veren ne ki?
Fotoğraf
Benim için şimdiye kadar yaptığım en özel inceleme olacak bu, umarım yazmak istediklerimin çeyreğini olsun ifade edebilirim.
Leyla ile Mecnun hayatımda en önemsediğim şeylerden biri. Bir diziye bu kadar anlam yüklemek ne kadar mantıklı tartışılabilir. Ama sitede son zamanlarda denk geliyorum benden yaşça büyük kişilerin yorumlarına;
Hakan Sülün 'ın kısa ama etkili öykülerinden oluşan ilk kitabı
Cıs . Öykülerin hepsi "masal" kıvamında. Bir var, bir yok sanki bitince.
Yeni yazar arkadaşların kitaplarını merak ediyorum, ediniyorum ve okuyorum. Dünyada ve ülkede ünlü, bilindik, dünya döndükçe var olacak ölü ya da yaşayan yazar ve onların eserleri hep var
Her insan bir tomurcuktur bir tohumdur en başta. Zamanla toprağa düşer, büyür, gelişir. Bir ağaç olur, bir gül bir çiçek gövdesi olur. Elbet en güzel halini alabilmesi için bir gülün açması, bir ağacın ballı meyvelerini sunması gerekir. Bunlar içinde gövdesine bir özsuyun akması. Bu özsu insan için sevmek, sevilmektir. Bir insan sevmiyorsa,
> Merhaba, bilmem farkında mısın? Ama bugün seninle yollarımız yine kesişti ve sen benim bir incelememi daha okuyacaksın. Ama maalesef üzülerek ifade etmem gerekir ki, bugün bu incelemem pek keyif verici geçmeyecek gibi görünüyor. Konu başlığından da anladığın gibi, bugün burada konumuz Zezé! Evet, evet o masum, kendi halinde, iç dünyasında
Sizin hiç; "Bu hayatta bir şeyleri engelleme imkânım olsa şunları engellerdim." dediğiniz bir şeyler oldu mu? Sizleri bilmem ama benim oldu. İki şeyi engellemeyi çok isterdim. Sesi güzel olmayanların toplum içersinde şarkı söylemesini ve şâir kimliğine sahip olmayanların şiir yazmasını kat'i surette engellemek isterdim. Hatta olur da bir
İlk defa bir kitabı anlatmaya hangi cümleler ile başlayacağımı bulamadım. O kadar çok anlatılacak duygu varken, atlarım, unuturum kaygısı yazmamı yavaşlattı. Ne kadar anlaşılır olabilir bilmiyorum ama denemekten de kendimi alamıyorum.
Ana karakterler Tehmine ve Zaur’un okuyuculara birer mektubu var, naçizane yazdığım, birazcık da olsa
Süzülün, uçuşun beni de, beni de alın götürün
Bir okyanus ortasına ya da bir senri yanina
Kanat kanat yelken olup götürün beni kuşlar
Bir dalganın içine ya da kör bir kuyuya
Sevda çok uzaklarda, yıldızların da ötesinde
Bilmem nasıl yakalarım kuşlar, kuşlar
Ya umutlar biterse
Gidemem, gidemem, gidemem
O kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa atın beni kuşlar
Gidemem, gidemem, gidemem
O kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa atın beni kuşlar
Yetişin nefesim bitiyor, yetişin bana kuşlar
Ya özgürlük adına ya da sevda hatırına
Bir dalı kırık ağacım, söküp beni koparın
Bir deli orman içine bırakın beni kuşlar
Sevda çok uzaklarda, yıldızların da ötesinde
Bilmem nasıl yakalarım kuşlar, kuşlar
Ya umutlar biterse
Gidemem, gidemem, gidemem
O kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa atın beni kuşlar
Gidemem, gidemem, gidemem
O kadar uzaklara gidemem
Tek çarem sonsuzluğa atın beni kuşlar
Gömün beni merhametli insanların güzel kalplerine
Üstüme kara toprak diye biraz şiir atın
Değmesin kimse bu şiir yüklü aşikar bedenime
İstemem yanımda solmuş çiçekler bir kalem bir kağıt bırakın
Kapılıp gidemezdim bu fani dünyanın güzelliğine
Bırakın yağmurlar çöksün üstüme geceler değsin tenime
Uyuyayım zifiri karanlıkta beni dertsizliğimle baş başa bırakın
Ağaçların şarkı söyleyişiyle bir sigara yaktım gençliğime
Beni güneşin altında ıslanmış bedenimle
baş başa bırakın
Tolunay Akkaya