Derler ki, şarabı mı suyu mu tercih edeceğimiz, ateist mi softa mı olmak istediğimiz bizim keyfimize kalmasaydı hayat bir ha­pishane olurdu, fakat bununla kastedilen asla, duygu meselesi denen şeyin gerçekten de insanın keyfie bırakılması değildir; kastedilen daha ziyade aradaki sınır kesin olmaksızın meşru ve gayrimeşru duygu meselelerinin varlığıdır.
Sayfa 457 - Aylak Adam Yayınları
Ben doğduğumda, olduğum şeyin bir ismi yoktu.
Reklam
Hepsi yalandı, şimdi korkunç bir şekilde farkındayım her şeyin.
Hakan Günday
Düşünmenin en iyi yolunun yazmak olduğunu idrak edince, beni ilgilendiren şeyin farkına vardım: sorular sormak. İlk önce o soruyu belirleyip sonra da o soruya en uygun hizmeti verecek hikâyeyi kuruyorum. Asla bir yanıt arayışında olmadan, -o bile bir baskı çünkü üzerinizde- bir soruyla başlayıp olabildiğince fazla soruyla bitirmeyi esas alıyorum. Dolayısıyla başlangıç ilk önce bir soruyla gelişiyor. Sonrasında hikâye onun eti kemiği oluyor.
Bir şeyin olacağı varsa olurdu, olacağı yoksa da olmazdı.
“ Ey insan, bu büyük kentte yurttaştın. Üç yıl veya beş yıl fark eder mi? Çünkü onun yasalarına göre herkes eşittir. Seni kentten gönderen bir tiran ya da adaletsiz bir yargıç değildir, seni kentten gönderen ve buraya getiren doğadır, o halde bunda tuhaf olan ne? Bir oyuncunun, onu ise alan yönetici tarafından sahneden alınmasına benzer bu. "Ama ben yalnızca üç perdede oynadım, beşinde değil!" Doğru söylüyorsun, ama yaşamda üç perde bütün oyun anlamına gelebilir. Çünkü her şeyin sonunu belirleyen, seni vaktiyle bir araya getiren ve şimdi de çözülmenden sorumlu olan şeydir. Her ikisinden de sen sorumlu değilsin. Bu yüzden zarafetle ayrıl sahneden, zira seni sahneden alanda da var aynı zarafet.”
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.