Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Nerelisin diye çok soruluyor
ANADOLULUYUM Nerelisin sorusu çok soruluyor ve birazda yoruyor beni. Anadolu diyorum Anadolu'nun neresinden diye soruyorlar. Daha önce de yazmıştım tekra yazmakta fayda var sanırım.
Reklam
Türk Fırtınası diyor ki;
YÜREK MEYDANI MUHAREBELERİ Son ibreti yaşatan ilmi sır bilgiler eğer Ortadoğu'da birisine gelmiş olsaydı ya da ülkemizde Türklüğünü kaybetmiş melez birisine gelmiş olsaydı buradan din çıkartırlardı. Edebiyat defteri diye bir site vardı. Bir zamanlar orada yazıyordum. Hesabımı kapatmak zorunda kaldılar. LinkedIn sitesini aynı şekilde felç
Anadolu'dan gelenler önce açlık felaketiyle karşılaşmış. Çoğu yollar­da, gemilerde ölmüş. Öleni gömmüşler, öleni denize atmışlar... Sağ kalanlar da buralara uyamayıp ölüp gitmiş. Ben burada doğdum. Tam kendimizi toplamak üzereydik. İtalyanlar I939'da buraları işgal etti. Lazlar, Trabzonlu Pontuslar, Anadolu'nun diğer yerlerinden gelenler Yunan komünistleriyle birlikte dağa çıktı. Patizan savaşı verdi, halyanları kovduk, Almanlar geldi. Almanları attık başımızdan; üç yıl sü­ren o kokunç iç savaş başladı. Camiyi İtalyan askerleri, ilkokulu Al­man askerleri yaktı. Patizan olan altı ailenin evini iç savaşta Yunan askerleri yaktı. Ben o zamanlar 11-12 yaşlarındaydım. Yangınları, ölümleri gözlerimle gördüm. Gitsin de gelmesin bir daha o günler!"
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
Taraz'daki İstanbul Restoran'da yemek yiyoruz. Buralarda her şehirde Türkiye'den gelen Türkler var. Yabancı olmanın, gezgin olmanın en zor yanlarından biri de damak tadınca yemek yiyememektir. Öyle zamanlar olur ki, insan ne bulursa yemeğe başlar, henüz hiçbirimiz o noktada değiliz. Erzurumlu Süleyman Ustanın döneri çok güzeldi gerçekten. Taraz şehrinin bittiği yerde Ayşe Bibi Türbesi'ne sapıyoruz. Anadolu'dan binlerce kilometre uzakta, buram buram Anadolu kokan bir coğrafya burası. Türbe buralardaki kutsal mekânlardan biri. Gün boyu ziyaretçisi eksik olmuyor. Biz ayrılırken türbeyi ziyarete belen iki Ahıska Türkü ile ayaküstü sohbet ediyoruz. " 1944 yılında vatanımızdan olduk, darmadağın ettiler hepimizi. Sibirya'dan tutun da Karadeniz kıyılarına kadar bir yerde rastlarsınız bizimkilere. Hiç bitmedi göç etmemiz, biz sürgün geldik, şimdiki nesiller göç ediyor. Yakınlarımızdan bir kısmı Türkiye'ye giderek Bursa'ya yerleştiler. Selam edin onlara, Türkiye'ye selam." Onların bu sözlerine, Ayşe Bibi'nin türbesinde yanık bir sesin okuduğu Kur'an-ı Kerim karışıyor. Susuyoruz. Duygularimiz iç içe geçiyor, baktıklarımızdan ve gördüklerimizden bambaşka şeyler algılıyoruz ve yaşıyoruz.
Sayfa 60
Reklam
Biz sofraya oturur oturmaz, kapı açıldı. İçeriye Kafkasyalı bir grup girdi. Çok parlak kostümleri vardı. Kurşunları göğüslerinde, geniş omuzlu, ince bellerinden hançerler sarkan, uzun, siyah çizmeli bir gruptu. İnsan, onların hemen dans etmeye başlayacaklarını bekliyordu. Fakat, onlar dönüp insana bakmıyorlardı bile. Evet, bu fevkalâde yapılı
Bir Zamanlar Anadolu'da filminin oluşum sürecinde yaşadıklarım bana gösterdi ki, geçmiş, yaşadığımız zamandan daha dayanıklı ve daha süreklidir. Şimdiki zaman parmaklarımızdan akıp gitse de, asıl ağırlığına anılarımızda kavuşmakta ve "içinde yaşadığımız zaman, ruhlarımıza, zaman içinde kazanılmış deneyimler olarak yerleşmektedir." (Tarkovski.)
Yeryüzü, mühendislerin kesin delillerle ispatladığı gibi felekler âlemi karşısında o kadar küçüktür ki, sanki daire içinde bir nokta olup onun büyük bölümünü ya su kapladığından ya da aşırı sıcak veya soğuk sebebiyle yerleşilemez durumdadır. Kara parçalarının tümü ise yer kürenin oldukça küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
Vefatının Ardından Türk Basınında Papa Eftim
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder: "Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
Sayfa 231Kitabı okudu
565 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.