"Şu şekilde düşün. Evrendeki tüm canlılar tek hücreli bir canlıdan evrimle oluştuğuna göre, bu bilgilerin kodlanmadan önce öğrenilmesi gerekiyordu: Ağlamayı öğrenmesi gereken bir ilk bebek vardı, ya da yürümeyi öğrenmesi gereken ilk yavru. Ama biyologlara göre öğrenilen becerilerimiz bizden sonra doğanlara doğrudan aktarılamıyor."
Nasıl bir çağdır bu,
Ağaçlardan bahsetmenin neredeyse suç sayıldığı
Birçok alçaklığa suskun kalışı içerdiğinden.
Yolu kaygısızca karşı karşıya geçen
Ulaşılmazdır artık herhalde
Zorda kalan arkadaşları için.
Diyorlar ki: ye ve iç sen! Sevin, neyin varsa!
Fakat nasıl yiyip içeyim ki, yediğim
Bir açın ellerinden kaptığım lokmaysa, bir
Susuzun sorduğu bardak suysa içtiğim?
Ve yine de yiyip içiyorum ben!
Nasıl zamanlar bunlar / ki neredeyse bir suç söz etmek ağaçlardan / içeriyor çünkü suskunluğu onca kötülük hakkında!
• Ağaçlar hakkında konuşmanın mümkün olmadığı zamanlarda yaşamıyoruz: Bertolt Brecht, Bizden Sonra Doğanlara, adlı şiirinden.
Sayfa 188 - Yapı Kredi Yayınları Modern KlasiklerKitabı okudu
O halde bolluğun ve eşitliğin dünyasına geçiş muhtemelen çalkantılı ve çatışmalı bir süreç olacaktır. Zenginler ayrıcalıklarından gönüllü olarak vazgeçmeyeceklerse, ellerindekileri zorla almak gerekecektir. Nitekim bu tür mücadelelerin her iki taraf açısından da ciddi sonuçları olabilmektedir.
Friedrich Nietzsche’nin meşhur aforizmalarından birinde söylediği gibi, “Canavarlarla savaşırken kendin de bir canavara dönüşmemeye dikkat et. .. Çünkü uçuruma uzun süre baktığında, uçurum da sana bakar.”
Ya da komünist şair Bertolt Brecht’in “Bizden Sonra Doğanlara” adlı şiirinde söylediği gibi, acımasız bir sisteme karşı verilen devrim mücadelesi, o mücadelenin içindekileri de acımasızlaştırabilir.
Haksızlığa duyulan öfke bile
Haşinleştirir sesi. Ah, biz
Biz ki nezaketin temellerini atmak istemiştik
Nazik olamadık kendimiz.
I.
(...)
Ben de bir bilge olmak isterdim.
Yazıyor eski kitaplar bilgelik nedir:
Dünya kavgalarına uzak durmak ve o kısa zamanı
Korkusuz geçirmek
Şiddete başvurmadan hem
Kötülüğe iyilikle karşılık vermek
Düşlerini gerçekleştirmek değil, unutmak
Bilgelik olarak kabul ediliyor.
Tüm bunları yapamıyorum:
Gerçekten karanlık bir çağdır
“Yeni doğan bir bebek annesinin göğsünü nasıl emeceğini bilir ya da
aç olduğunda ağlamayı. Yavru bir hayvan doğduktan birkaç saniye sonra ilk adımını atabilir. Balığın yumurtaları kırıldığında yavruları yüzmeyi bilir. Bunun gibi birçok şey sayılabilir. Doğadaki tüm canlıların karmaşık fiziksel becerileri, kendileri ve dünya hakkında bildikleri vardır, ama bunun kaynağının ne olduğu belli değildir.”
Caine kaşlarını çattı. “Ama bu bilgiler DNA’mızda kayıtlı değil midir
zaten?”
“Biyologlara göre öyle, ama fizikçilere göre değil. Şimdiye kadar
hiçbir biyolog bu bilgilerin nereden geldiği sorusuna bir yanıt bulamadı.”
“Ne dediğini anlayabildiğimden pek emin değilim.”
“Şu şekilde düşün: Evrendeki tüm canlılar tek hücreli bir canlıdan
evrimle oluştuğuna göre, bu bilgilerin kodlanmadan önce öğrenilmesi gerekiyordu; ağlamayı öğrenmesi gereken bir ilk bebek vardı ya da yürümeyi öğrenmesi gereken ilk yavru. Ama biyologlara göre öğrenilen becerilerimiz bizden sonra doğanlara doğrudan aktarılamıyor.”
“Şu şekilde düşün: Evrendeki tüm canlılar tek hücreli bir canlıdan evrimle oluştuğuna göre, bu bilgilerin kodlanmadan önce öğrenilmesi gerekiyordu; ağlamayı öğrenmesi gereken bir ilk bebek vardı ya da yürümeyi öğrenmesi gereken ilk yavru. Ama biyologlara göre öğrenilen becerilerimiz bizden sonra doğanlara doğrudan aktarılamıyor.”
O halde bolluğun ve eşitliğin dünyasına geçiş muhtemelen çalkantılı ve çatışmalı bir süreç olacaktır. Zenginler ayrıcalıklarından gönüllü olarak vazgeçmeyeceklerse, ellerinden zorla almak gerekecektir. Nitekim bu tür mücadelelerin her iki taraf açısından da ciddi sonuçları olabilmektedir. Friedrich Nietzsche'nin meşhur aforizmalarından birinde söylediği gibi, "Canavarlarla savaşırken kendin de bir canavara dönüşmemeye dikkat et... Çünkü uçuruma uzun süre baktığında, uçurum da sana bakar." Ya da komünist şair Bertolt Brecht'in "Bizden Sonra Doğanlara" adlı şiirinde söylediği gibi, acımasız bir sisteme karşı verilen devrim mücadelesi, o mücadelenin içindekileri de acımasızlaştırabilir.
Haksızlığa duyulan öfke bile
Haşinleştirir sesi. Ah, biz
Biz ki nezaketin temellerini atmak istemiştik
Nazik olamadık kendimiz.
Ya da Mao'nun o kendine has dobralığıyla söylediği gibi, "devrim bir yemekli davet değildir." Bir başka deyişle, en başarılı ve meşru devrimlerde bile kaybedenler ve kazananlar vardır.
Ne yapsak, ne etsek, sonuçta hep bizden sonra doğanlara doğmaya, gelenler gelmeye devam edecek. Hep, birilerine göre, daha yaşlı olmaya mahkumuz.Önemli olan zamanın içinden hakkını vererek geçmek...