Samim.. hani kendini; üzgün , çoğunlukla sıkkın, mutsuz değil ama muhakkak huzursuz, silik, vasat, dümdüz, heyecansız, girintisiz, çıkıntısız.. gibi acımasızca tanımlamışsın satırlarında; he bir de şey yazmışsın kendin için 'soğanınkini hatırlatan ince, saydam bir zar..' Hiç de değil öyle. Eser boyunca öyle var oldunki bizde, yüreğimizdeki bir yerlere öyle dokundun ki bilinmedik dünyalara kapı araladın, hiç böylesine tanımadığımız esrarengiz bir sevgi ile tanıştırdın bizi. Farketmeden geçemeyeceğimiz, imrenip özenmeden edemeyeceğimiz kadar anlattın Güzin'i, sevgini.. aslında öyle her gün dudaklarımızdan çıkıveren bilindik sözcüklerle bunca bilinmez duygular tattırdın bize? Eser boyunca senin olduğun yerden tutunduk, asıl bizim ayağımızın altındaki yer yumuşadı, asıl bizim kalbimiz yerini hatırladı, Dünyada asıl bize Samim'i tanımak vardı. 'Sevmek' Samim gibi olsun diyeceğim ve beni ancak seni tanıyanlar anlayacak.
Bu kadar narin, böyle şefkat dolu, böyle bahar kokulu, apaydınlık, sokakların bile gülümsediği bir eseri Zeki ile hatırlamak hiç istemiyorum; renklerin gözümü aldığı, kulağıma neşeli şarkıların dolduğu, mis kokuların başımı döndürdüğü esersin sen öyle kalmalısın.