''Yanıldığımı sanmıyorum muhterem peder. Evet biz Osmanlıyız. Babalarımız ve dedelerimiz asırlardan beri bu toprakta Türklerle birlikte, onların haklarına sahip olarak yaşadı. Bir zulüm, bir hakaret görmedik. Aldık, verdik, hak hukuk geçti aramızda... Devlet galip gelince bir kötülük görmedik, üstelik makamlar, unvanlar aldık.Fakat yenilince biz kötülüğe kalkıştık. Ne için ? Yakışır mı bu? İşte işitiyoruz. Bizim dediğimiz Atina ordusu gittiği yerde bize köpek gibi bakıyormuş. Halbuki siz bayram yaptınız geliyorlar diye...''
"Ben gencim, yirmi yaşındayım; ama hayat namına ümitsizlikten, ölümden, korkudan, bomboş bir sathiliği ıstırap uçurumlarına zincirlemekten başka bir şey bildiğim yok. Milletlerin birbirine karşı itildikleri; susarak, cahilce, delice, uysal ve masum birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. Dünyanın en zeki kafalarının, silahları ve sözleri, bu işleri daha ustaca yapmak, daha devamlı kılabilmek için icat etmiş olduklarını görüyorum. Bunu burada, karşı tarafta yaşımın bütün insanları, bütün dünyada benimle birlikte görüyor; benim neslim bunu benimle birlikte yaşıyor. Günün birinde karşılarına dikilsek de hesap sorsak, ne derler babalarımız? Bir gün gelir de harp biterse bizden ne beklerler? Yıllar yılı bizim işimiz öldürmek oldu. Hayatta ilk mesleğimiz bu oldu. Hayat namına bildiğimiz şey ölümden ibaret. Bundan sonra artık ne olabilir? Bizim halimiz nice olacak?"
Reklam
Çocukluğumuzun ve ilk gençliğimizin değişmezlerindendir üç numara saçlar. Bir kuaförün önünde oturup da uzun uzun saçımızı nasıl kesmesi gerektiğini anlatmak gibi bir lüksümüz olmadı hiç. Tek bir cümle sarf ettik.Kısa ve basit bir cümlecik; ''üç numara olsun'' istenmeden, bilmeden söylenmiş, ağız ucuyla, kısın bir sesle, yarım yamalak
Haydut Karokep Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı: -Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz? Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
ekmek
-Sonra şunu anladık ki dertlerimizi ele alarak yalnızca konuşmak, durmadan gevezelik etmek bizi yalnız adiliğe, doktrinciliğe sürükleyerek, başka hiçbir işe yaramayacak; gördük ki, bizim o akıl hocalarımız, önde giden kişilerimiz, hatta gerçekçilerimiz hiçbir işe yaramıyorlar. Saçma-sapan şeylerden, sanattan, soyut yaratıcılıktan, parlamentoculuktan, hukuktan, daha bilmem ne karın ağrısından söz edip duruyoruz. Oysa asıl konu, günlük ekmeğimiz, bizi boğarcasına üzerimize çullanmış boş insanlarımızdır, tek namuslu insandan yoksun olduğumuz için hisse senediyle çalışan bütün şirketlerimizin arka arkaya iflas etmesidir, hükümetin sağlamaya çalıştığı özgürlük bile, köylümüz meyhaneye gidip kafayı tütsüleyebilmek için kendi malını bile çalmaya hazır olduğundan, belki de pek lehimize olmayacak.
"Ah insanlarımız, dedi, Ah insanlarımız. Ah küçük hesaplarımız. Ah dün akşam ne yediğini unutanlarımız."
Sayfa 206 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
414 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.