Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
425 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Güzel bir polisiye roman. Mike adında bir doktor oğlu Adam'ı takip etmek için bilgisayarına bir casus program yükler. Ancak Adam bir gün ortadan kaybolur. Bu arada komşularının çocuğuna böbrek nakli yapılacaktır ama uygun organ yoktur. Ayrıca bir kadın ve bir erkek bazı kadınları kaçırıp öldürmektedir. Sahte reçetelerle uyuşturucu etkisi olan bazı ilaçlar alınmaktadır. İşin kötüsü bütün bu işler birbiri ile ilişkilidir ve katilin oldukça garip fikirleri vardır. Ama sonunda yine iyilik kazanacaktır. Keyifle okunan bir roman.
Asla Vazgeçme
Asla VazgeçmeHarlan Coben · Martı Yayınları · 20202,051 okunma
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 7 Yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. 8 Yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. 10 Yaşında yüzü kanlar içinde ,yeni okulundaki hocasından dayak yedi. 17 Yaşında okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı. 24 Yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücre'de
Reklam
Uşak'taydı o sırada Başbakan... İşsiz vatandaş ''satılık böbrek var'' pankartı açtı. Görünce, sinirlendi. ''Burası sakatat dükkanı değil'' diye azarladı.
141 syf.
8/10 puan verdi
On üç öykü ve dört masaldan oluşan öykü kitabıdır. Öyküleri beğendim, özellikle böbrek, dekolman, cankurtaran öykülerini okuyan/okuyacak arkadaşlar yazarın öyküleri tamamıyla kurguladığını düşünmesinler, tüm öykülerde gerçek bir şeyler vardır ama inan ki sözünü ettiğim bu üç öykü sağlıkla ilgili ve bu öykülerdekine benzer çok hikayeler yatar bizim ülke tarihimizin hastanelerinin ve doktorlarının geçmişinde. Aynı zamanda sağlık konusunda nerden nereye geldiğimizin göstergesidir. Gençler o zamanın sağlık şartlarını bilmeyebilirler o yüzden bu notu düşmek istedim. Ama Sabahattin Ali'de ne güzel ifade etmiş. Ben birebir doktorları veya hastanelerin halini yaşamış oldum tekrardan. Sabahattin Ali'yi yeterince eser veremeden öldürdüler ya içim ona yanar.
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,4bin okunma
141 syf.
·
Puan vermedi
Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk adlı kitabında hepsi 1940’lı yıllarda yazılmış olan 13 hikaye ve 4 de masal var. 1948’de öldürülen Ali’nin ustalık eserleri de diyebileceğimiz bu eser aradan geçen senelere rağmen günümüzde dahi etkisini ve güncelliğini koruyabiliyor. Ali, edebiyatçı kimliğinin politika ile örselemiş bir isim bana göre. Halbuki
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,4bin okunma
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Reklam
141 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sabahattin Ali'nin 1944 ve 1947 yıllarında yazdığı, on üç deneme ve dört kısa masaldan oluşan bu kitap, sade dile akıcı cümleleri ile okuru geçmiş zamanın sokaklarında gezintiye çıkarıyor... Özellikle hastanede yaşanan, Doktor Mutena Cankurtaran ve İbrahim arasında ki hadise çok düşündürücü... Çirkince'nin konusu ise; Cumhuriyet dönemi ile isminin nasıl değiştirildiği... Çilli'nin başına gelenler ve evladı hakkında ki kararı... Avni Akbulut'un böbrek rahatsızlığından dolayı geldiği İstanbul'da, başına gelenler ise, merhamet yoksunluğu ve sömürücülüğün; saf duyguların nasıl kullanıldığına dair güzel bir örnek teşkil ediyor... Katil Osman'ın hikayesin de ise insan hayatına kastın bu kadar kolay mı olduğunu sorgulayacaksınız... Rıfat'ın karakolda başından geçen işkence dolu dört günün anlatımı ise, sizi sanki o odanın için de onun ile birlikteymişsiniz hissini uyandırıyor... Yazar öykülerini o kadar sade bir dille ama o kadar güzel bir tasvir ile yazmış ki, okurun her öykünün içinde yer almasını sağlıyor...
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,4bin okunma
İnsanlar ilginç değil mi? Vahşi hayatı öldürüyorlar- kuşları, geyikleri, her türden kedi, tilki, kunduz, dağsıçanı, fare, çakalın milyonlarcasını kendi besi hayvanlarını ve onların yiyeceklerini korumak için öldürüyorlar. Ardından milyonlarca besi hayvanını öldürüp onları yiyorlar. Bu da milyonlarca insanı öldürüyor; çünkü bu hayvanları yemek kalp krizi, kalp hastalığı, böbrek hastalıkları ve kanser gibi sağlığı bozan ve ölümcül sağlık koşullarına sebep oluyor. Ardından insanlar bu hastalıkların tedavisini bulmak için milyonlarca hayvana işkence edip onları öldürüyor. Başka yerlerde ise milyonlarca insan açlıktan ve kötü beslenme sonucunda ölüyor; çünkü yiyebilecekleri gıdalar, besi hayvanları kilo alsın diye kullanılıyor. Bu arada çok az insan, bu kadar kolayca ve şiddetle öldüren insanların senede bir kez "Dünyada Barış” için dua eden kartlar yollamasının saçmalığını farkedebiliyor. C. David Coates “Old MacDonald’s Factory Farm”
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Çok komik bir kitap en çok hoşuma giden bölüm Cennet Yolu Tatil Köyü olmuştu.Kitap için Dolap kapağının düştüğü davuka dönmüş, Sol ayağının baş parmağına ağıt yakankar... Nazlı karısına dayananayıp çocuk doğurmayı, Üstlenen hamile kocalar... Düldüllü kaptırıp peşinden yollara düşenler... Apandisit salgını yaşadıklarını sanan, Gariban ilçe halkı... Piranha yırtıcılığında böbrek taşları... Ve hepsi birbirinden komik defakarca okudum hepsini
Sol Ayağımın Başparmağı
Sol Ayağımın BaşparmağıCanan Tan · Altın Kitaplar · 2008152 okunma
"Üzülme dedim ya! Müslümanın Müslümana yardım etmek borcu. Bu hasta halinde İstanbul gibi yere derman aramaya gelmişsin, seni yüzüstü bırakmak hemşeriliğe sığar mı? Bak dinle beni: Şu koskoca şehirde bir tane esaslı doktor gördüm, o da Sağlık Yurdu’nun sahibi İrfan Bey. Bıçağının dokunduğu yerde illet kalmıyor. Eli pek hafif. Dört yerinden karnını deştiği adamlar bir hafta sonra Haydarpaşa’ya, trene yürüye yürüye gidiyorlar. Hele böbrek, ciğer, yürek ameliyatında Avrupa’da bile üstüne yok diyorlar. Bir muayenehanesi var, içindeki aletleri İstanbul’un bir hastanesinde göremezsin, Alamanya’dan hususi gelmiş. O röntgenler, o aynalar, o camekan içindeki pırıl pırıl gümüş makaslar, bıçaklar, o süt gibi beyaz ameliyat masaları, canım, anlatmakla tükenecek gibi değil ki… Hastanesi deniz kenarında, padişah saraylarının bitişiğinde. Yatağından başını kaldırıp baksan selatin (sultan’ın çoğulu. Sultanlarca yaptırılmış camiler için kullanılıyor) camilerinden yedisini birden görürsün, limana giren bütün ecnebi vapurları ayağının altında. Dedim ya, tarifi mümkünsüz."
Sayfa 39
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.