Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Günler gitgide kısalıyor, Yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın?
Güz
“Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni! Niye böyle geç kaldın?”
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
384 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Herkese selam. Ben ne okudum diyerek başlamak istiyorum cümlelerime. Kitabın konusunu çok fazla bilmeden başladım. Sadece Jen karakterinin her sabah uyandığında bir önceki güne gittiğini duymuştum. Ama böyle bir kurgu, olaylar, sırlar olacağını tahmin etmedim. Size kısaca konusundan bahsedeyim. Jen avukattır ve aşık olduğu adamla evlidir. 17 yaşındaki oğlu bir gece gözlerinin önünde hiç tanımadığı bir adamı bıçaklar. Oğlu göz altına alınır. Jen,onu kurtarmak için elinden geleni yapacaktır. Öncesinde sakin kalmalı,sabah salim kafayla Todd’u kurtarmak için şartları zorlamalıdır.Fakat ertesi sabaha uyandığında kendisini bir gün öncesinde bulur. Olay henüz gerçekleşmemiş,Todd tanımadığı bir adamı öldürmemiştir.Önce bir gün önceye gider Jen,sonra iki, üç derken çok daha geriye gitmeye başlar. Jen bu olayları, niçin sürekli zamanda geriye gittiğini ve bu gidişlerin Todd’a nasıl faydasının dokunacağını bulmaya kararlıdır.Kendisinden saklanan sırları, yalanları ve zamanında kendi yaptığı yanlışlarını görür. Peki işlenen bu cinayetin geçmişle bağı nedir? Todd'u nasıl kurtaracaktır? Harika bir kurguydu. Yazar çok zekice yazmış ve başından sonuna kadar merak duygusunu, heyecanını hiç yitirmeden bizi finale ulaştırmış.Ne kadar teori üretirseniz üretin ,mutlaka bir sonraki bölümde çürüyor. Uzun zaman sonra bir solukta okuduğum, sayfaları heyecanla çevirdiğim yanlış zaman yanlış yer kitabını gözüm kapalı öneriyorum mutlaka okuyun.
Yanlış Yer Yanlış Zaman
Yanlış Yer Yanlış ZamanGillian McAllister · Olimpos Yayınları · 2023646 okunma
Ne zamandır anlatmak istiyorum. Elbette sesli olarak değil. Benim işim derdimi yazıyla anlatmak. Bu bana çok daha samimi ve çok daha gerçek geliyor. Ölüme, aşka ve yazıya inanıyorum ben. Ama nerden başlayacağımı bilemiyorum anlatmaya. Her zaman böyle olur zaten. Bir başlasam gerisi gelir ama başlamak zor iş. Yine de bu sefer kararlıyım, anlatacağım. Anlatmak lazım. İnsan içinde tuttukça balonla beş haftaya dönüyor. Şiştikçe şişiyor, döndükçe dönüyor kendi içinde. Ve sonuçta fasit bir daire gibi olduğu yerde kalakalıyor. Anlatmak istedikleri bir kum tepesi gibi içinde sıcak sıcak pinekliyor. Neyse fazla yazdım yine, belki başka zaman anlatırım. Siz beni anladınız Tristram Shandy beyefendi.
Kitap yazmak arzusundasın fakat böyle bir işe giriştiğinde herkesin sana karşı bakışının düşmanca olacağından mı korkuyorsun, yoksa yazacağım şeyler zaten yazılmış, görüşlerim zerre kadar ilgi görmez ve ayıplanırım, diye mi çekiniyorsun? Henüz ismi bile aklımda yok ve fikirlerim çok ham mı, diyorsun. Olsun, sen yaz. Yazmaya başlamak, tam bir sıkıntıdır, zordur. İşe koyulduğun an, içindeki curcunanın gittikçe sakinleştiğini görürsün. İçine bir dolmuşluk hissi gelir, kendine gelirsin. Artık bakışların kitapta olur. Her bir bölüm bittiğinde tatlı bir duraksama yaşarsın. Bu işten öyle bir tat alırsın ki, aldığın tat, baştaki ayıplanma korkusunu bir bir yok eder.
283 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Kitabı sadece bir Oğuz Atay kitabı diye elime aldım. Okumaya başlamadan önce Oğuz Atay’ın, biyografisini kaleme alacak kadar yakından tanıdığı bu bilim adamı kimdir, ne yapmıştır hiçbir fikrim yoktu. Keşke hakkında az da olsa bilgi sahibi olup o merakla okumaya başlıyor olsaydım. Zira tanımadığın, merak etmediğin birinin biyografisini okumaya başlamak ilk etapta sıkıcı gelebiliyor. Kitapla ilgili kendimden yana tek olumsuz durum bu oldu diyebilirim... Ama okudukça Mustafa İnan gibi bir bilim adamını; her mühendisin, akademik kariyer düşünen herkesin, hatta her öğrencinin mutlaka tanıması gerektiğini düşündüm... Böyle değerli ve önemli bir şahsiyeti bu zamana kadar tanımadığım için de eksik hissettim. Kitap biyografik roman türünde yazılmış. Mustafa İnan’ın ölümünden sonra, İnan’ın arkadaşı ünlü matematikçi Prof. Dr. Cahit Arf’ın isteği üzerine TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme Grubu’na ait bir proje için Oğuz Atay tarafından kaleme alınmış. Mustafa İnan, Oğuz Atay’ın İTÜ İnşaat Fakültesinden de hocasıdır. Oğuz Atay, Mustafa İnan’ı savaş yıllarına denk gelen çocukluk yıllarından itibaren anlatmaya başlamış. Birçok zorluk ve mücadeleye rağmen azim ve başarı dolu bir yaşam öyküsü... İnan’ın öğrenme ve öğretme tutkusu hiç bitmiyor. Başarılarla geçen öğrencilik yıllarında arkadaşlarına aktarıyor bildiklerini. İş hayatına girince de mühendislik yapmak istemiyor, zengin olma hayalleri kurmuyor ve zorlu akademik kariyerine başlayarak öğrencilerine öğretmeye başlıyor bu sefer.. Ömrü boyunca ne öğrenmekten vazgeçiyor ne de öğretmekten...
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnanOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202017bin okunma
Reklam
“Macide... Bundan sonra hiçbir yere gitmeyeceğiz... Ne saza, ne müsamereye!.. Ne de evimize ahbap çağıracağız... Bütün tanıdıklarımla alakayı keseceğim... Yepyeni ve daha manalı bir hayata başlamak istiyorum... İçimdeki bu melun şeytanı boğacağım!” dedi. Macide bu nevi sözleri belki onuncu defa dinlediğini unutmuyor, fakat Ömer’in şu anda, her zaman olduğu gibi, tamamıyla samimi bulunduğundan da asla şüphe etmiyordu. Bütün kararlarına rağmen, kocasının sözleri ve bilhassa ateşli tavırları karşısında her zamanki zaaf anlarından birine düşeceğinden korktu. Böyle bir şeyi asla istemiyordu. Bu sefer bütün hiddetini, içinde biriken bütün acıları hummalı öpüşmelerle silip süpürmek niyetinde değildi. Nitekim Ömer de bunu sezer gibi oldu, haline bir sessizlik çöktü...
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan… Görmenin nasıl bir Bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık… Sızlamayan her organ, hele de burun direği Bayramdır. Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük”
Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın? Nazım Hikmet
Gecenin yarısı, bir kitabın orta yerinden başlamak gibiydi; Seninle birlikte olmak.. “Başını anlamadan sona yaklaşmak.. Sonunu okuyamadan uyuyakalmak”.. Ve uyandığında kaldığın sayfayı karıştırmak".. “İşte böyle birşeydi seni yaşamak, Yarım yamalak”
Reklam
336 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
SARSICI Bu kelimeyi başlık olsun diye büyük harflerle yazmadım.Kitabın hissettirdiğini vurgulayarak başlamak isteğimden böyle yazdım.Günlük hayatta belki de en sık kullandığımız metafor olan "körlük" bu romanda,okuyucu omuzlarından tutup, iyice bir silkeleyen araca dönüşüyor.Her geçen gün körleştiğimiz şeyler iyice artmıyor mu? Gün gelip de her şeye, her değere, her doğruya, her güzelliğe kör mü olacağız? Sonra tekrar görmeye başlayasıya kadar yaşadığımız, yaşattığımız iğrençlikler kaç ömrü paçavraya döndürecek? Biz tamamen görmeye başlamak için neyi bekliyoruz? İşte bu soruları sorduran muhteşem bi eser. Okuyanlarla saatlerce konuşulabilecek bir roman.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,8bin okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.