Umutsuz muyum? Hayır... Böyle gelmiş, böyle gider mi? Hayır, böyle gitmez, böyle gidemez! Halkıma, Türk insanına, yurduma, geleceğe sonsuz güvenim var. İsterseniz benim bu güvenime avuntu deyiniz. Olsun, benim güvenim var yine de... Şuna içtenlikle inanıyorum: Üç yıl mı desem, otuz yıl mı, elli yada yüz yıl mı desem, ama gün gelecek ve işte o gün, kuraklarda, çoraklarda kendiliğinden yetişen, inadına yaşayan bu mucize yaratıkların kimler oldukları, onlara eziyet eden, onlan horlayıp aşağılamaya, küçültmeye çalışan insanların çocuklarına, torunlarına ve torunlarının torunlarına okul sınavlarında sorulacak ve onlar bilemezlerse sınıfta bırakılacaklardır. Ve gelecekteki o öğrencilerin bugün yaşamakta olan dedeleri, torunlarının kendi adlarını, kim olduklarını bileceklerine güveniyorlar mı? Güvenebilmeleri için, kendileri dedelerinin dedesinin adını söylesinler. Oysa hepsi de Pir Sultan'ı biliyor, bilmek zorunda. Ne şaşılası değil mi?
Yurdumda sürüp giden bozuk düzenin kökten değişmesi gerektiğine inanıyorum. Bu bozuk düzende çıkarı olanlarla bir de kandırılmışlar «Böyle gelmiş böyle gider» demektedirler. Hayır, böyle gitmeyecek, böyle gidemez, böyle götürmeyeceğiz. Çocuklarımız benim yaşadığım çocukluğu yaşamasınlar. Acı gerçeği anlayarak, bilincine vararak haykırmalıyız : «Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek!» Tüm davranışlarımızı da ona göre belirlemeliyiz.
Umutsuz muyum? Hayır ... Böyle gelmiş, böyle gider mi? Hayır, böyle gitmez, böyle gidemez! Halkıma, Türk insanına, yurduma, geleceğe sonsuz güvenim var. İsterseniz benim bu güvenime avuntu deyiniz. Olsun, benim güvenim var yine de ...
Maddi ve manevi varlığımın bütün hücreleriyle topluma borçluyum. Size anılarımı da işte bunun için anlattım. Sınıf değiştirerek, kendi paçamı kurtarıp rahata kavuşmak elimde değil. Bir atasözümüz var: ‘Her koyun kendi bacağından asılır.’ Evet doğru, her koyun kendi bacağından asılır ama koyun olduğu için… İnsanlar koyun değil ki… Hiçbir insan yalnız kendi bacağından asılmaz; her asılanla biraz da biz asılırız, her açla açız. Her tutukluyla tutukluyuz. Mutluluk, başkaları mutsuzken, yalnızlıkla olmaz, toplulukla olur. Aç insanlar olduğunu bilirken, lokmalarım rahatlıkla boğazımdan geçmiyor; soğukta titreşenler varken, odamdaki sobamda ısınamıyorum. (…)
Aziz Nesin.
Aziz Nesin hayatını anlatıyor...
Kitap üç ciltten oluşuyor. Yol, serinin ilk kitabı. Bu kitapta Aziz Nesin'in çocukluk yıllarını okuyoruz. Milli mücadele döneminde yoksul bir çocukluk geçirmiş küçük Nusret.
Dönemin politik, sosyolojik konumunu anlamak için çok önemli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yoksul ailelerin durumunu tüm açıklığıyla okura sunuyor.
Kitapta beni en çok etkileyen durum Aziz Nesin ve annesi arasındaki bağ. Zaten serinin ilk kitabını annesine armağan etmiş. Annesinin hayatını "yaşamadan öldün." diye niteleyen Nesin aslında o dönemde kadınların ne kadar zor şartlarda yaşamını devam ettirmek zorunda kaldıklarını çok güzel anlatıyor.
Hani derler ya 'Nerede o eski insanlar?' kitapta bu sözün ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha gördüm. İnsan her dönem aynı, kötü, acımasız, vahşi. Sanırım 'Nerede o eski insanlar?' dememizin sebebi o dönemde ki davranışların gün yüzüne çıkmamış olması.
Umarım herkes bir gün bu kitapla tanışır.
Umutsuz muyum? Hayır... Böyle gelmiş, böyle gider mi? Hayır, böyle gitmez, böyle gidemez! Halkıma, Türk insanına, yurduma, geleceğe sonsuz güvenim var.
Aziz Nesin (1916-1995 )
Ben De Çocuktum (1979 – Ocak 2005 tarihleri arasında 18 baskı )
Dostoyevski, ancak kendimizi berbat hissettiğimizde, acı çekebilme sınırımızın sonuna varmışsak ve yaşamı bütünüyle alev alev yanan bir yara diye algılıyorsak, eğer artık yalnızca çaresizliği soluyorsak ve umutsuzluğun bin bir ölümünü yaşamışsak, işte ancak