Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dişi Kurdun Rüyaları kitabından..
“Bozkır geceleri çok güzel olur. Önce mutlu bir sessizlik çöker ortalığa. Yerin ve göğün sonsuzluğu, sanki bu sessizliği daha da artırır. Yumuşak hava ot kokularıyla dolar. Sayısız yıldızla donanmış gökyüzü ile gözümüz arasında, en ufak bir sis, bir bulut, bir buhar gölgesi bile yoktur. Hiçbir yıldız kaçırmaz bu daveti, ay da büyülü bir biçimde aydınlatır bozkırı...Mutlak ve esrarlı bir duruluk içindeki bu görüntü pek görkemlidir. Günlük sıkıntılardan biraz kurtulduğu o nadir anlarda insan düşüncesi, bu muazzam görüntüye, muazzam etkiye kaptırır kendini ve düşünür. Ama bu zamanlar çok kısadır.”
Sayfa 38 - GUFO YAYINEVİKitabı okudu
Yaz günleri hep böyleydi; gündüzleri sıcak, geceleri soğuk. Bozkırın çepeçevre kıraç kalması, bitkilerin tutunamaması bu yüzdendi. Zavallıcıklar gündüzleri güneşe uzanıp nemli hava bekleyişi içinde yapraklarını açıyor, geceleyin soğuktan kavruluyorlardı. Ancak iklimdeki sert değişikliğe dayananlar ayakta kalabiliyordu.
Sayfa 64 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu uçsuz-bucaksız bozkırın ortasında yitip gitmiş o küçük istasyonda, barakalardan birinin penceresindeki ışık sabaha kadar hiç sönmezdi. O pencerenin ardında, umutsuzluklar içinde, gözüne hiç uyku girmeyen bir kadın vardı. Abutalip Kuttubayev’in ailesi yaşıyordu o küçük barakada. Bu aile, her gün Abutalip’in dönüşünü bekliyordu. Abutalip’in karısı Zarife, geceleri birkaç kez, petrol lambası fitilinin külleşen ucunu kesiyor, bu yüzden birdenbire aydınlık artınca, gözleri, encikler gibi yumulup uyuyan soluk tenli iki çocuğuna takılıyordu. İşte o zaman içi soğuk bir ürperme ile doluyor, yumruklarını sıkıp göğsüne bastırıyor, onları rüyalarında babalarına doğru koşarken hayal ediyordu: Olanca hızlarıyla koşarak, yarışarak, kollarını açarak, ama bir türlü koştuklarına ulaşamadan... Gündüzleri, o küçük aktarma istasyonunda sadece otuz saniye duraklayan trenleri de gözden kaçırmıyorlardı. Vagonlar büyük bir gıcırtı ile durur durmaz fırlayıp koşmak için hep pencereye uzatıyorlardı başlarını. Ama günler gelip geçiyor, onlar babalarından hiçbir haber alamıyorlardı. Sanki babalarını bir çığ alıp götürmüştü ve bunun nerede, ne zaman olduğunu kimse söyleyemiyordu.
"Bozkır geceleri güzel olur. Önce mutlu bir sessizlik çöker ortalığa. Yerin ve göğün sonsuzluğu, sanki bu sessizliği daha da arttırır. Yumuşak hava ot kokularıyla dolar. Sayısız yıldızla donarmış gökyüzü ile gözümüz arasında, en ufak bir sis, bir bulut, bir buhar gölgesi bile yoktur. Hiçbir yıldız kaçırmaz bu daveti, ay da büyülü bir biçimde aydınlatır bozkırı... Mutlak ve esrarlı bir duruluk içindeki bu görüntü pek görkemlidir. Günlük sıkıntılardan biraz kurtulduğu o nadir onlardan insan düşüncesi, bu muazzam görüntüye, muazzam etkiye kaptırır kendini ve düşünür. Ama bu zamanlar çok kısadır."
Yazın bozkırın görkemli sessizliği - çekirgelerin o hiç bitmeyen cümbüşü, geceleri kaçıp kurtu­lamayacağınız parlak ay ışığı-... Kışları ise ayrı bir alem... Karın o lekesiz beyazlığı, göz ala­bildiğine uzanan, buzlar altındaki bozkır, sonu gelmez uzun geceler...
Sayfa 276 - Cem Yayınevi.
444 syf.
10/10 puan verdi
·
30 günde okudu
İşte o günden beri Sarı Özek bozkırında geceleri Dönenbay kuşu uçarmış. Bir yolcuya rastlarsa yanına yaklaşır; " Adın ne senin? Kimin oğlusun? Anımsa adını! Senin baban Dönenbay, Dönenbay, Dönenbay!" diye bağırırmış.... Farklı zaman dilimlerindeki olayları harika bir kurguda harmanlayan bu eser, yazarının hayatından da izler taşıyor.
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ketebe Yayınları · 202145,6bin okunma
Reklam
UFAK BİR ANIYA
Çal güzelim o ince dudağından bir parça, Yine aynı yerde dinlerim seni. Bozkırın, dağın, taşın bir yerinde, Gülüşünle çiçekler açarken dinlerim seni. Ben senden sen benden belli ki her cümlede, Her şiirde, şarkı da bir daha rastgelmeli. Senin utanıp kaçınmada, Desen ki bir sevda var demeli. Çal güzelim o ince dudağınla bir ıslık, Aşkın demli
Ölmek bu kadar kolay değil.
Ölümüm birden olacak seziyorum. Ve sen, gelip göğüs kafesimin ortasını tarumar ederken, ben yoksulluğun şakağına dayayacağım senin bana verdiğin revolveri. Sol omzumdan hırkamı al üzerine giy. Güneş’in bile üşüdüğü soğuklardan geliyorum. Talan olmuş çocukluğunu unut. Beni anımsa. Yıllara, yollara ve dahi umuduma sıktığım yedi altımışbeşlik
5)Hayaller kurmak tefekküre dalmak için... Semerkant'a gidin. Hayat Yolunda çok geç kaldığım bir rüya şehridir. Semerkand bozkırın ortasında medeniyetlerin hülelası olarak ortaya çıkmış bir şehirdir. Bir Orta Çağ şehri işte dersiniz ama Barthold' un Soçineniya'sini ve diğer kitaplarını da pazardan alırsınız. Bilhassa geceleri registan meydanında oturmalısınız bu deneyim Ateş seyretmek gibidir büyüleyicidir meydanda otururken tefekküre dalıyorsunuz Hayaller kuruyorsunuz bu tip dalmalar Esasen yazarları ve müzisyenlere çok ilham verir. Sonra o meydanın karşısında Ulubey medresesini görürsünüz Ahmet Haşim'in şiirindeki gibi İslam dünyasında ilim güneşinin o muhteşem Kızıl akşamını uluğbey Medresesi temsil eder. Dedim ya Semerkant ortaçağ medeniyetinin müthiş bir temsilcisi ve sembolüdür hiçbir yerde öylesi yoktur günümüze kalmış korunmuştur evlere sade ve sakindir Avlu içinde Kerpiç evlerdir bunlar,şehirde gökdelen yoktur. o bölgede bilhassa Semerkand ve bu arada ardından da Taşkent'te gökdelen tarzı binalar göremezsiniz. En çok beğendiğim yahudi gettosu da buhara'dadır.
444 syf.
10/10 puan verdi
·
40 günde okudu
Video: youtu.be/nJL9dvhN9VU Bir Acıya Kiracı. Metin Altıok'tan okuduğum ilk kitap. Bir Acıya Kiracı, 456 sayfalık bir şiir kitabıdır. Kitapta; acı, aşk, ay, ayrılık, bozkır, gitmek, gurbet, hayat, hüzün, kadın, kitap, kuş, mevsim, otel, ölüm, sevgi, tarih, toprak, yalnızlık, yol ve yolcu gibi temalarda şiirler yer alıyor. Bu
Bir Acıya Kiracı
Bir Acıya KiracıMetin Altıok · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20222,567 okunma
42 öğeden 31 ile 42 arasındakiler gösteriliyor.