Bir gün yine Kâbe’nin yanında insanlara şöyle seslenmişti: “Ey insanlar! Ben Gıfâr kabilesinden Cündüb adlı kişiyim. Benim sözlerime kulak veriniz.” İnsanlar etrafına toplanınca onlara şunları söyledi:
“İçinizden hanginiz yolculuğa çıkarken azığını hazırlamaz, kendine faydalı ve hacetini gören şeyleri yanına almaz?” dedi.
Oradakiler: “Evet Ey Ebû Zer! Herkes kendine göre hazırlığını yapar” dediler.
Ebû Zer şöyle devam etti: “İşte bu yolculukların en güç ve en uzun olanı kıyamet yolculuğudur.
O halde onun için gerekli hazırlıkları yapınız.
Onun için haccediniz.
Haşr gününün uzun ve sıcak anları için ateş gibi hararetli bir günde oruç tutunuz.
Kabirde yalnızlık çekmemek için, gecenin zifiri karanlığında iki rekât namaz kılınız.
Söylediğin faydalı bir öğüt veya mahşer günü korkusuyla susup dile getirmediğin çirkin bir söz, malının sadakası olacak, belki de seni sıkıntı ve acılardan kurtaracaktır.
Dünyada iki meclisin olsun! Ahireti arzuladığın bir meclis ve helal rızık aradığın bir meclis. Bir üçüncü meclise yer verme dünyada!
Malın iki dirhem olsun! Birini ailen için harca, diğerini ahiret için sadaka olarak ver. Bir üçüncü dirhem sana zarar verir.
Ey İnsanlar! Ebediyen farkına varamayacağınız bir hırs sizi öldürdü.
Peygamber bana devamlı şu âyeti okurdu: “Allah kendisine karşı gelmekten sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. (Talak 2, 3)”