Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Francesca oldum olası o her şeyden kuşku duyan, karamsar, dünyaya kapkara gözlüklerle bakan ve düşünmeden, baştan reddeden insanlardan biri olmuştu. Böyle insanlar harika bir manzaranın ortasında göz tırmalayan bir detayı, güzel bir masa örtüsünün üzerindeki ufacık lekeyi görür; sanki hayata bir tek bu amaçla gelmişler gibi en ufak bir pürüz bulmak için sürekli hayatı didik didik ederlerdi.
Sayfa 165Kitabı okudu
Kim bu insanlar? diye düşünüyordu. Bu mutlu, çılgın, komik insanlar kim? Nasıl bu kadar korkusuz olabiliyorlar?
Sayfa 134 - İthaki Yayınevi - 2. BasımKitabı okuyor
Reklam
Marx bir eşitlikçiydi: İnsanlara eşit davranılması gerektiğini düşünüyordu. Fakat kapitalist sistemde -çoğunlukla miras kalan bir servetten dolayı- parası olanlar, gitgide daha zenginleşiyordu. Bu sırada, emeklerini satmaktan başka yapacak bir şeyleri olmayan insanlar sefil hayatlar yaşıyor ve sömürülüyorlardı.
Kadere razı olmazsan olmak zorunda bırakılırsın
" Kimileri Tanrılardan kendilerine çocuk vermesini isterler ama çocukları olduğu zaman da başlarına bir sürü felaket ve acı gelir. Bazı insanların çocukları asla düzelmezler, bu yüzden bir sürü acı ve felakete katlanırlar. Bazı insanların çocuklarıysa çok iyidirler ama onlar da çocuklarını bir kazada kaybederler. Bu insanlar da diğerleri kadar şanssızdırlar ve sonuçta "keşke hiç çocuğumuz olmasaydı" derler. "
57 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov
neredeyse bütün kitaplarında savaş konusuna değinmiştir. Aynı zamanda doğa betimlemeleriyle duyguları ve insanin özünü anlatır. Bu kitabında da savaşla insanoğlunun mücadelesi iç içedir. ilk hikaye doğayla insanın ne kadar bütün olduğunu anlatır aslında. Bir turna kuşunun gözünden insanoğlunu görürüz. insanlar savaşırken üstünden uçan kuş insanların neden böyle birbirlerini katlettiklerini anlam veremez. savaşı, ölümü, aile kavramlarını sorgulatır bize. 2 hikayede ise savaşta ölen bir adamin oğlu babasını sinemada çıkan bir savaş filminde görür. önce çok heyecanlanır, coşkulanır. insanların savaşta ölmesi ona oyun gibi gelir. ancak zaman geçtikçe babasının da o durumda olduğunu fark edince ciddilik çöker üstüne. sanki bir şeyleri fark etmiştir. savaşın korkunçluğu üstüne çöker. Filmin sonunda babasının öldüğünü görür. Orada annesi ile birlikte bir bir şeyler yitirmenin acısı içinde giderler. 3.hikaye yaşlı bir kadının evde kiziyla yaşamasına rağmen kızinin çalışmasından dolayi yalnızlık hissini anlatır. kızı hem işte çalışıyordur hem de evlenmek üzeredir. bunun üzerine kadın evine gider, sessizliği dinler. başta sinirli olsa da hikayenin sonunda, çocuklarının yaptıkları işlerden dolayı gurur gözyaşları vardır. kitap sade ve akıcıydı. yazarın diğer kitapları gibi bu kitabı da beğendim. tavsiye ederim..
Yıldırım Sesli Manasçı
Yıldırım Sesli ManasçıCengiz Aytmatov · Ketebe Yayınları · 20212,049 okunma
1000 kitap değil 1000 rezillik
Kitap uygulaması diye severek kullandığımız bu uygulama artık farklı emelleri olan insanlar tarafından ele geçirilmiş durumda. Arkadaş bulmak için kullananlar, ahlaksızlıklarını normalleştirmek için kullananlar, siyaset yapanlar. Gerçekten iğrenç hissediyorum, ben engellemekten bıktım onlar türemekten bıkmadı. Keşke insanlarımız daha bilinçli olsa. Bu yazıyı büyük bir sinir ve üzüntüyle yazıyorum. Asla yapmayacağım bir şeydi ama artık doldum, taştım. Hepinizden rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. İyi geceler..
Reklam
Bütün bu hedefleri bıraksam, daha temel bir amacın, kendi kendime yüklediğim şahsi hırsların değil kendi mizacımın özünden çıkan bir şeyin farkına varabileceğimi de seziyordum. İnsanlar "Ne pahasına olursa olsun kendin ol" diyorlardı. Ama insanın kendisinin ne olduğunu bilmesinin o kadar da kolay olmadığını anlamıştım. Başka insanların istediği şeyleri istemek, sonra da bunun kendi tercihin olduğunu zannetmek çok daha kolaydı.
İnsanların mutsuz oldukları bir toplumda yaşıyoruz. Yalnız, çeşitli korkular altında acı çeken, ruhen dengesiz, yıkık ve bağımlı olan bu insanlar, önce bütün çabalarıyla kendilerine boş zaman yaratmaya çalışırlar, sonra da bu zamanı 'öldürebildikleri' ya da geçirebildikleri oranda sevinç duyarlar. Ne acı bir çelişki. Erich Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak
John Steinbeck’in Oğluna Yazdığı Mektuptan Aşk Hakkında Düşünceleri
Öncelikle -eğer aşıksan- bu güzel bir şey, hatta bir insanın başına gelebilecek en güzel şey. Kimsenin bunu küçümsemesine ya da hafife almasına izin verme. Aşkın da çeşitleri vardır. Kimisi bencil, doyumsuz, egoist bir aşıktır, aşkı yalnızca kendini yüceltmek için kullanır. Bu çeşit, çirkin ve sakat bir aşk çeşididir. Diğerinde ise, içindeki tüm güzellik dışına taşar -şefkat, nezaket, saygı- O kişinin kendine has ve değerli olduğunu kabul edersin. İlk aşk çeşidi seni hasta eder ve kendini küçük ve değersiz hissetmene sebep olur. Ancak ikincisi içindeki gücü ortaya çıkarır ve seni cesur kılar, şu ana dek sahip olduğunu bile düşünmediğin bir bilgelik sunar sana. Bunun çocuksu bir aşk olmadığını söylüyorsun. Eğer bu kadar derin hisler besliyorsan, elbette çocuksu bir aşk değildir bu. Ancak tabii bana ne hissettiğini danışacağını sanmıyorum. Sen herkesten daha iyi bilirsin. Ben sana ancak şu konuda yardımcı olabilirim: Ne yapman gerektiği. Aşk için çok memnun ve minnettar olmalısın. Eğer birini seviyorsan -hayır demende de hiçbir sakınca yok tabii ki- şunu hatırlamalısın ki bazı insanlar çok utangaç olabilirler. Kızlar, erkeklerin ne hissetiğini kolayca anlayabilirler, ancak bunu duymak da isterler. Bazen de hislerine karşılık alamayabilirsin, ancak bu, o hisleri daha az değerli ve güzel yapmaz. Son olarak, neler hissettiğini biliyorum çünkü zamanında aynılarını ben de yaşadım ve senin de bu duyguyu tatmandan ötürü çok mutluyum. Kaybetmekten korkma. Eğer doğruysa, gerçekleşir. Önemli olan şey acele etmemektir. Güzel olan hiçbir şey elden gitmez.
Varsın kafamı kurşunlar delsin, fena insanlar kanımı akıtsınlar. Benim ıstırabım milletimin bu istikbali yanında nedir?
Reklam
"İnsanlar ne çok değişiyor, diye düşündüm bu sabah. Örnek istersen elimden düşmeyen çay bardağını gösteririm. Kahve sevdam yerini usulca çaya bırakmış, farkında bile olmamışım. Değişim vazgeçişleri de beraberinde getiriyor. Sonra bunu düşündüm hangisi önce oluyor diye kafa patlattım. Değişim başlarken vazgeçişleri de ardından mı sürüklüyor, yoksa vazgeçmek zorunda kaldığımızı için mi değişiyoruz? Bazı hayatlar hayal edildiği, arzulandığı şekilde sürüp gidebiliyorken bazılarının üzerine önceden planlanmış bir toz zerresi bile konmuyor konamıyor."
Sayfa 135 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Özün Değişimi Psikoloji de
Hepimizin başına gelmiştir. Çok sevip tanıdığın bir insanin yillar sonra değişimine şâhit olursun. Ya çok sevinirsin,"Ne kadar olgunlaşmış, ne kadar güzel huylu olmuş" diye şaşırırsın. Ya da çok üzülürsün, "Eskiden ne kadar saf, temiz, hesapsız, hayat doluydu. Ne hale gelmiş, düşünce tarzı değişmiş" diye geçmişin özlemi sarar. Değişim bir anda olmaz, uzun yıllar alır ve hiç kimse kendi kendine değişmez. Insanlari hayatin, şartların, yaşanılan olayların değiştirdiğine inanırız. Aslında bu büyük bir yanılgıdır. Evet, şartlar insanı muhakkak etkiler, bazen kabuklaşır, bazen hassaslaştırır. Ama fıtratın etkilenmez. İnsanın özünü, fıtratını olaylar değil, etrafindaki insanlar değiştirir. Hayat sana ne sürprizler saklarsa saklasın, olumlu veya olumsuz farketmez, eğer çevrendeki insanlarin dilinde hayır, kalbinde iyi niyet, yüzünde tebessüm varsa, özün hep temiz kalir çünkü iyilikle beslenir. Sen onlardan bir parça olursun. Eger görüştüklerin şer dağıtıyorsa, sürekli suratı asıksa, kalbinde haset, kıskançlık, küçük hesaplar varsa, önce rahatsız olursun, sonra onlara benzemeye başlarsın. Kalbin artık kararmıştır ve sen farkında bile değilsindir...
"Milliyetler, dinler olmasa insanlar bu yeryüzünün üzerinde kardeş gibi yaşayacaklardı."
Sayfa 126
Bəzən həyat saysız xöşbəxtliklər yaşadır insana. O qədər xoşbəxt olmaq, hər şeyin bu qədər yolunda getməsi heç kəsi narahat etmir. Xoşbəxtlikdən sıxılarmı ki, insan durub düşünsün niyə hər şey bu qədər gözəldir? Niyə bütün gözəlliklər mənim başımdan yağır? Ancaq ağrı, acı, kədər qüssə üst- üstə toparlandıqda tez üsyana qalxar.
İnsanların insan olarak kalmalarıydı senin en büyük dileğin. Savaşın onları insanlıktan çıkarmamalarını, ruhlarından iyilik ve acıma duygusunu çıkarıp atmamasını istiyordun. Sen hep böyle olmaya çalıştın. Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.
Sayfa 67
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.