“Akşam namazınin edâsını müteakiben akşam taämı edilir; peder-i ekreminin zamanında câri olan bu kaideyi bozmamiştir. Alafranga saatin tatbîki
ve memleketimizde tarz-ı hayatın değişmesi münasebetiyle kışın alaturka
saat üçte, alafranga yedi buçuk raddelerinde akşam yemeği yemek itiyâdına hamlolan inhimâk-ı umumîye müşârun ileyh iştirak edenlerden değildir. Pekçok hususlarda meslek-i kadîmi muhafazaya âzimdir.
Yakacık'ta bulundukları eyyâm-ı sayfiyede namaza kalkamadıkları sabahlar peder-i muhteremleri, kendinin ve biraderinin odalarının kapısına gelip "Oğlum çok yatacağız kalkınız" diye ettiği nidâ-yı ârifânenin hâlâ kulaklarında aks-endâz olduğunu her zaman kemâl-i teessürle bizlere hikâye buyurur.
Pederleri, büyük pederleri, büyük valideleri seherî idiler. Vâlide-i mükerremeleri dahi seherîdir.
“Seherde bâğa geldi seyre cânân
Neler seyreyledi bîdâr olanlar”
Ve
“Ne hoş demdir safâ-y1 subh-gâhı
Ki ânda bahş olur feyz-i ilâhî”
neşesinden hissedar olmuş bir aile-i necibedir. Mahmud Kemâl ve Ahmed
Tevfik ve Mehmed Selim Beyler o aile-i muhteremenin salâbet-i diniyesine vâris olmuş bir rükn-i rekîn-i Islâmdır. Zevk-i seherden hissedar, maz-har-ı inâyet-i keremkâr olan șükr-güzerân-ı ümmettendirler.
Riyâdan pek ziyade mütehazzir olan Mahmud Kemâl Bey, ale'l-ekser tarik-ı tesettürü ihtiyär buyurarak gafletten kurtulamadığıni, acz-ı tâm ve
cürm u kusur ashâbından bulunduğunu yana yakıla söyler.
Acz kemâlin âsârından, itiraf-ı noksan ise ubûdiyetin evsâfından olduğu erbâb-1 irfana rûşenâdır.”