. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Bir günde doğacaksın... büyüyene kadar onca sene geçecek, ama bilemeyeceksin ki, ağaçtan mı?
topraktan mı? çimenden mi? yoksa bir nur'dan mı var edildiğini bulana kadar kaybolacaksın. Olup bitenden, yitip; gidenin, nereye gittiğini bulana kadar.. bulamayacaksın!
Sorgulamadan
Yargılamadan
Susarak kabulleneceksin ölümü...
Dur bakalım hele,
Bülbülü Öldürmek...
1961'de Politzer ödülüne layık görülmüş. Eleştirilecek bir yönü vardır desem kuşkusuz diğer okuyanlar da Bülbülü öldürmenin ve bunun başlık olarak kitaba verilmesi ne alakası var? diye bir temel eleştiri gelir. Ama yazarın iç dünyasından koparak yazdığı duygular vesilesiyle bize sunduğu bu sürüncemede mutlaka kendince
Kardeşim!
Kardeşlerimizin öldürüldüğünü, ırzlarının çiğnendiğini, evlerinin yıkıldığını ve Allah’ın kendilerine; “Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar, bize katından bir dost ve bir veli kıl.' diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!?” diye nida ettiği Müslümanların seyrettiklerini görmemize rağmen oturmak bize nasıl hoş geliyor?
Biz, İslam topraklarının işgal edildiğini ve düşmanlarının eline tek tek düştüğünü görmemize rağmen oturmak bize nasıl hoş geliyor?
Kardeşim!
Gücünün yettiği şeyi yerine getir ve kardeşlerini savun sonrasında ise cihad hakkında istediğini söyle.”
Şehid Şeyh İbrahim Er Rubeyş (رَحِمَہُ اللّہُ)
Yazarın 1956 yılında otobiyografik eserleri zamanla derlenerek bülbülü öldürmek kitabına dönüşüyor.
Kitapta ırk eşitsizliğine değinerek topluma yönelik eleştirilerini bir aile üzerinden gündeme getiriyor. Avukatlık yapan Atticus bir gün gerçekten iftiraya uğradığıni düşündüğü bir siyahinin savunmasını üstleniyor . Ancak beyazların olduğu bu semtte
Bugün sizlere oldukça farklı bir şiir kitabının paylaşımı ile geldim. Benim için şiir insanın içindeki duyguların bir nehir olup dışa yansımasıdır. Bir şiir kitabını okuduktan sonra her şiirden birer mısra , birer nida, hoş bir duygu kalır bende. İşte bu kitabın farkı bende bunları bırakmamış olması.
"Kurucu, dizelerinde gezinmek, devletin ıslah edemediği mahallelerde gezmek demektir. Her an bir küfür yiyebilir, bıçaklanabilirsiniz, bir çukura düşüp boynunuzu kırabilirsiniz. Onun şiirlerini okurken ekrandan izleyip dehşete kapıldığınız hayatların tam da içine düşebilirsiniz. O'nu sevmeyin, şiirlerindeki saf vahşeti hissedin yalnızca. " yazıyor kitabın arka kapağında ve kitabı o kadar güzel anlatmış ki. Duymaya, görmeye tahammül edemediğimiz, TV de karşımıza çıktığında kanal değiştirdiğimiz, sokakta kafamızı çevirip geçtiğimiz, hep başkalarının yaşadığı hayatlar olarak görmek istediğimiz toplumun acı gerçeklerini mısralar ile resmediyor bize. Okumak bende gerginlik yarattı. O öfkeyi, nefreti, dehşet duygusunu iliklerime kadar hissettim. Lokman Kurucu'dan şiirlerine konu edindiği yaşantıların hikâyelerini okuyacağınız bir kitap bekliyorum.
İmam Gazali Keşfü Ulûmi'l-Ahire kitabında şöyle zikretmiştir:
(Ölüm) meleği, said -yani mü'min- ruhu alınca onu güzel yüzlü, güzel kokulu ve üzerlerinde güzel elbise bulunan iki meleğe teslim eder. Melekler de onu cennet ipeklilerinden bir ipekli örtünün içine sarıp kundaklarlar. O sırada ruh, dünyadaki kazandığı ilminden ve aklından
Hz. Ömer radıyallâhü anh şöyle demiştir: "Her gün, falan ve falan kişi öldü, diye sesleniyorlar. Ömer öldü! diye nida edecekleri gün de kesinlikle gelecektir."
Hz. Ali Efendimiz radıyallâhü anh şöyle demiştir: "Sen dönüp kaçsan da ölüm koşarak sana geliyor. Çok yakında buluşma gerçekleşecek!" (Nehcü'l-belâğa, VI, 87.)
Hasan-ı Basrî rahimehullah şöyle demiştir: "Ey âdemoğlu! Sen zamansın. Her bir gün gittiğinde senin de bir parçan gider." (Zehebî, Târihu'l-İslâm, IV, 104; Ahmed b. Hanbel, Kitâbü'z-zühd, s. 278.)
Hasan-ı Basrî'nin bu sözünden esinlenerek şair şöyle demiştir:
Ömrünün sırtına binmiş gider insan
Bir seferdedir, geçen günlerle yıpranan
Her gün ve her gece uyuyup uyandıkça
Dünyadan uzaklaşıp, kabre yaklaşan.
Şu beyit de bir hakikati ifade eder:
İnsan sevinir geçip giden gecelere,
Giden kendisidir hâlbuki geceler geçtikçe.
Ömrün ne kadar kısa olduğunu anlatan en hoş şiirlerden biri de şudur:
Çocuk doğduğunda kulağına okurlar ezanı
Öldüğünde kılınır sadece cenaze namazı
Bu da gösterir öylesine kısadır ömür
Sanki hayat, ezanla namaz arası.
"Onunla ilgili bir gerçeği görmeni istiyordum, gerçek cesaretin ne demek olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu. Nadiren de olsa bazen kazanırsın."
Scout ve Jem.
Ah bu kitap beni küçüklüğüme götürüp bir ağacın dalına bıraktı gibi. Sanki kitabı okumadım da olayları oradan izledim gibi.
Bir kız çocuğunun üslubu ile yazılmış olan bu eser o kadar tatlı, samimi ve güzel bir aile bağı ile ilerliyor ki. Karakterlerden bilinçli bir baba olarak bizlere sunulan Atticus'un çocuklarına karşı yaklaşım şekli çok hoş ve bizlere örnek niteliğinde.
Eser içinde hala günümüzde de mevcut olan "ırkçılık" düşüncesinin acımasızlığına da yer verilmekte. Beyaz ırkın siyah ırktan üstün tutulması ve adalet temelli sistemlerin bile sırf bu ayrımdan dolayı adaletsizce ilerlemesinin saçmalığına üzülüyorsunuz.
Okunmalı bazı cümleler akla yazılmalı. Bu ırkçılık düşüncesine karşılık bir hadis paylaşmak isterim.
“Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.” manasındaki hadisi, Ahmed b. Hanbel tahric etmiştir. (bk. el-Müsned, Müessesetu’r-rialse, 1421-2001,38/474/h. no:23489)
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Epsilon Yayınevi · 202071,8bin okunma
BU KİTAP İÇİN SÖYLEYECEKLERİM VAR!!!
Merhabalar, 2 gün içerisinde bitirdim ve bitirir bitirmez olabildiğince duygularımı aktarma amaçlı bu yazıya dökmek istedim.
Öncelikle nerde başlasam ne yazsam şuan aklım bayağı bi karışık fakat yazma ilhamım kaçmadan yazmak istiyorum.
Bu kitabı 2019 yaz ayında henüz ben toyken Bkm den 7 veya 9
MİRAÇ
merdiven gibi yukarı çıkılacak,uruc edilecek alet manasındadır.Resulallah (S.A.V) Hazretler mübarek vücutları ile Kuds-i Mübarekeden semaya cevahirden bir merdivenle ve canlı olarak uruc ettiklerinden SAHİBİL MİRAC manası,enbiya ve mürselin,hazeratından ancak kendilerine mahsus kılınmıştır.Muhammed (S.A.V) efendimizin mübarek miracının
..Kitap gerçekten "ne hoş muhabbet ya rabb!"dedirtiyor.Muhammed emin hocamı severek ve ilgiyle takip ederim.yazmış olduğu bu eserde gayet anlaşılır ve etkileyici.
Gününüz insanının kulakları çınlasın !diye nida ettiği bir bölüm var ki gerçekten fazlasıyla etkilendim.
Hanımların sultanı Hz.Hatice validemiz efendimiz (sav)'in yanına geliyor ve diyor ki"sen de yetimsin bende müsaade edersen süt annen Halime 'de iştirak buyursun düğünümüze"..
Hocam da tam burada diyor işte günümüzün insanına..şimdi bir evlilik inşa edilmeye kalkınca en yakın olanlara sırt dönülüyor.Bizim medeniyetimiz aile büyüklerini rahmet olarak görmemizi ön görür. sırt dönmeyi değil...
Velhasıl bu derin muhabbeti,her an ve her alanda daima diri kalan bu sevgiyi okumanızı tavsiye ederim..Allah evlerimize bu muhabbetten versin inşallah.Onların izinde gitmeyi nasip etsin bizlere..ne mutlu onların izinden gidenlere!
-“Sufi Müslüman, mistik demektir. Önemli olan tek şey aşk dedi coşkuyla.”
-Bir konuşmasını anlatıyor Schimmel önce. Bu konuşmasında yer alan şeyi önsözüne taşıyor ve tasavvufun mistisizm olduğunu hemen sayfanın başında veriyor Avrupalılara. Halbuki mistisizm kavramıyla İslam tasavvufu arasında yakından ya da uzaktan hiçbir ilişki yok. Çünkü