bu kitap kitaplığıma Başak Kablan'ın tasviyesiyle girdi, 2 yıl da okunmayı bekledi. keşke bu kadar bekletmeseydim, kitabın son sayfasını okuyup kapağını kapattığımda bu kitaba çok geç kaldığımı hissettim.
Wilhelm Reich, Avusturyalı bir psikiyatrist, bilim insanı ve aynı zamanda da Sigmund Freud'un öğrencisi. Reich, uğradığı haksızlıklar, nazizmden kaçış, laboratuvarının dağıtılması ve yapılan saldırılar sonucunda 3 Kasım 1957'de cezaevinde ölmüştür. Reich, kitabında da uğradığı haksızlıklardan çokca bahsedip, cümleleriyle misilleme yapıyor.
yazarın öyle bir dili vardı ki bana sanki dünyayı önüne almış ve yaptığımız kötülükleri, cahilliklerimizi ve bir şeylerden şikayetçi olmak dışında her türlü düzene boyun eğmelerimizi izleyip bu kitabı yazmış gibi hissettirdi. kitabı okurken bazı noktalarda rahatsız olduğumu hissettim, her okuduğum satırdan sonra sayfaları memnuniyetle çeviremedim sanırım bunun sebebi yazarın içimdeki "küçük adama" seslenmesiydi.
yazar cümleleriyle küçük menfaatlerimizi, vicdanımızı susturmak için söylediğimiz yalanları, insanlık olarak doğaya ve gelecek nesillere zarardan başka hiçbir şey vermediğimizi öfkeyle haykırıyor yüzümüze fakat her şeye rağmen gelecek nesilden umutlu olduğunu da ekliyor. kitabın son sayfalarında ki "Geleceğe Bakış" başlığı altındaki şu cümleler beni çok etkiledi:
" Baba, güneş nereye gitti? Gelecek mi yeniden?" diye soruyor oğlum; kucaklıyor ve yanıtlıyorum:
"Gelecek, oğlum, gelecek ve bizi ısıtıp aydınlatacak yine."
gerçekten tokat gibi bir kitaptı. şiddetle tavsiye ederim.