Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
464 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Etkileyici bir kitap. Fansız ihtilali öncesi ve ihtilal dönemi Paris, Londra şehirlerini insanlarıyla beraber çok güzel işlemiş. İhtilal hakkında bilgi edinmek isterseniz ya da güzel bir öykü (belki de gerçek) okumak isterseniz sizi fazlasıyla tatmin edecektir. İnsanların kaos, açlık, sefalet ve geçiş dönemlerinde ne kadar vahşi olabileceğini ayrıca göstermiş. Sırf bunlardan dolayı bile okunmalı. Kaldı ki Dünya Klasiklerinden bir kitap olduğu için ayrıca okumanızı öneririm. Fakat size tavsiyem İskele Yayınlarından okumayın. 10'un üzerinde yazım hatası var. Böylesi bir kitabın özensizce basılmasına ne demeli ki. Herkese iyi okumalar diliyorum. (Yeni arayüz filan derken tam olarak 20 gündür bitiremediğim bir kitaptı efenim. Bugün işi gücü bırakıp bitirmeye ant içtim. :) )
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Can Yayınları · 202358,5bin okunma
ÇÜNKÜ BEN BİR GÜLDÜM Çünkü ben bir gülüm. Bir gül olmakla açıkladım bencilliğimi. Ve sevilmiş olmamı. Ben bir gülüm de ondan, dedim duyunca yazgımın içinde kavrulan sorunun çıtırtılarını. Yürümüşüm yazgım diye bileceğim bütünü seçebilmek için, yürümüşüm işte epey. Ne geçti eline diye sorarsan; geçmiş için yetersiz bir açıklama. gelecek için zayıf
Reklam
174 syf.
·
Puan vermedi
Bugun içimden okuduğum kitaplar hakkında yorum yapmak geldi.Bir kitap iki kitap derken sanırım beş altı yorum oldu.Bu yorumlar içinde bana okumayı sevdiren Barbara Cartland'ı anmadan edemedim.Ortaokul yıllarımda komşumuz Gülten abladan alıp okuduğum kitaplar burada işaretlediklerimden çok daha fazladır.Bir gecede 300-400 sayfa okuduğumu hatırlıyorum iyiki de okumuşum.Teşekkürler aşk kitaplarının kraliçesi :)))
Aşk Yolunu Bulur
Aşk Yolunu BulurBarbara Cartland · Artemis Yayınları · 200740 okunma
ÖLÜMÜ BEKLERKEN Sanırım yaşlandığımdan olsa gerek, eskisi kadar ilgimi çekmiyor çamurunda oynadığım topraklar. Dibine uzanıp da yapraklarının arasında hayallere daldığım elma ağacıyla, aramıza bir soğukluk girmiş. Nedendir bilmem en derine saklanmış anılar, kapının asma kilidini açmaya başlamamla gün yüzüne çıkmaya başladı. Sanki belleğimin
Fakat bayan Franke başka türlüdür; konuşkandır, canlıdır, ama şefkatten yoksundur. Ataları tüccarmış Bayan Franke'nin. Ticaretini yaptıkları maddeleri babadan oğula değiştirmişler, her kuşakta daha da değerlendirmişler: zeytin yağıydı, tuzdu, undu, balıktı, bezdi derken şaraba geçmişler; sonra siyaset hayatına atılmışlar, bir ara emlak simsarlığına düşmüşler. Bazan bu aile bugün en kıymetli şeyin ticaretini yapıyor gibime gelir: Din ticareti.
Zamansız Zamanlarda Çok zaman önceydi. O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı. Derken zaman diye üç parçalı şey icat etti insan. Bir parçasına DÜN dedi, diğer parçasına BUGÜN, öteki parçasına da YARIN. Sonra fesat karıştı zamana ve insan BUGÜNü unuttu. DÜNü düşünüp pişman oldu, YARINı düşünüp telaşlandı. Ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dün de bugün için yarın diyordu. Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. BUGÜNÜ ELİNE YÜZÜNE BULAŞTIRDI... Mutsuz oldu insan ve ne gariptir ki yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; AMA BUGÜNÜ HİÇ YAŞAYAMADI....NE YARIN NE DE DÜN....
Reklam
320 syf.
7/10 puan verdi
İlber Ortaylı, sıra dışı bir isim. Kendine has bir üslubu var. Ancak gerçek bir tarihçi ve eskilerin tabiriyle tam bir ilim deryası. Ortaylı, Osmanlı tarihi konusunda dünyaca ünlü bir uzman. Çok sayıda lisan bilen ve uluslar arası üniversitelerde oldukça saygın bir yeri olan bir hoca. Türklerin Tarihi, Ortaylı ile yapılan nehir röportajlardan
Türklerin Tarihi
Türklerin Tarihiİlber Ortaylı · Timaş Yayınları · 20157,4bin okunma
Meşhur bir golfçü birincilikle bitirdiği turnuvada kazandığı çeki cebine koyar, otoparkta arabasına binerken yanına bir kadın yaklaşır ve: "Lütfen bayım, yardım edin, bebeğim hastanede ve onun iyileşmesi için paraya ihtiyacım var. Biraz para verebilir misiniz?" der. Adam cebinden çek karnesini çıkararak yüklü bir miktar yazar. "Sanırım bu yeterli olur," der. Kadın teşekkür ederek gözden kaybolur. Tam bu sırada bir arkadaşıyla selamlaşırlar. Arkadaşı: "O kadın senden para mı istedi?" diye sorar. "Evet, hasta bir bebeği varmış," der. "Sevgili dostum, bu kadın park yerinde herkesten para sızdırmaya çalışır, vermeseydin daha iyi olurdu.." derken adam biraz düşünür sonra: "Yani ortada hasta bir bebek yok öyle mi?" "Evet, yok." der arkadaşı. "Dostum öyle rahatlattın ki, bugün duyduğum en güzel haber!" diye yanıtlar gölfçü.
Anadolu’da bugün bile anlatılan eski bir aşk hikâyesi vardır. Ben bunu birkaç ayrı tasavvuf sohbetinde bambaşka insanlardan dinledim. Derler ki, vaktiyle Siirt Tillo’da bir tekkede mürit, tasavvufa gönül vermiş bir zat yaşarmış. Temiz, saf, güzel gönüllü bir genç adammış. Gel zaman git zaman âşık olmuş. Hem de sırılsıklam. Karşılık da bulmuş.
376 syf.
6/10 puan verdi
Aslında kitabı dün bitirdim, bugün de Türkiye geneli elektrik kesintimiz nedeniyle ancak şimdi güncelleme yapabiliyorum. "Umut Dolu Bir Kalp" annemin kitap listesinde olan kitaplardandı. Distopya-bilimkurgu-fantastik (benim deyimimle muhteşem üçlü♥) kitaplarıma biraz ara verip farklı bir şey okumak isteyince elime aldım. Hikaye
Umut Dolu Bir Kalp
Umut Dolu Bir KalpKim Vogel Sawyer · Sonsuz Kitap Yayınları · 201271 okunma
Reklam
-Vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir? +Evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat. -Anlamadım. +Şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. Sivri kayaları var. İşte doğar doğmaz bizi “hadi bu dağı aş” diye eteklerine bırakıveriyorlar. -Hayat yani? +Aferin! İlk başlarda iş kolay. Ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor… Dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. Gücün azalıyor… Derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. Yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. Artık tek başına değilsin. Biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin… Dağ yine yalçın. Ama artık yürümek zevkli. Nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. Çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var… Anladın mı? -Her evlilik sizinki kadar mutlu mudur? +Yoldaşına bağlı. Biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. Ben “pes” deyince o “hadi” dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım. -Peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi? +Bilmiyorum. Biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. Bak bugün deniz kenarında Zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki... (7 numara)
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.