Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat.Yıllardır bozbulanık suları yudumladım, Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları, Yağmur, seni bekleyen bir taş
Gönderi kullanım dışı
Matematiğin Kısa bir Tarihi Bu konuşmada sizlere, Matematiğin nasıl başladığı ve hangi aşamalardan geçerek günümüze geldiğini anlatmaya çalışacağım. Bir Matematik tarihçisi olmadığımı, anlatacaklarımın okuduklarımın bir sentezi olduğunu, orijinal çalışmaları inceleyerek hazırlanmış bir konuşma olmadığını belirtmek isterim. Giriş. Matematik
Reklam
Sual: Üstadım, yağmur duası ve namazın neticesi görünmedi, fâidesiz kaldı. İki üç defa bulut toplandı, yağmur vermeden dağıldı. Neden?" "Elcevap: Yağmursuzluk, bu çeşit dua ve namazın vaktidir, illeti ve hikmeti değil. Nasıl ki güneş ve ayın tutulması zamanında küsuf ve husuf namazı kılınır ve güneşin gurubuyla akşam namazı kılınır; öyle de yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir. İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlâhîdir, fâidesi uhrevîdir. Eğer namazdan, ibadetten dünyevî maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz battal olur. Meselâ, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz. Öyle de bu nevi ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız." "Gerçi yağmur namazının zahir neticesi yağmurun gelmesidir; fakat asıl hakikî, en menfaatli neticesi ve en güzel ve tatlı meyvesi şudur ki: Herkes o vaziyetle anlar ki, onun tayınını veren babası, hanesi, dükkânı değil; belki onun tayınını ve yemeğini veren, koca bulutları sünger gibi ve zemin yüzünü bir tarla gibi tasarrufunda bulunduran bir Zât, onu besliyor, rızkını veriyor. Hattâ en küçücük bir çocuk da, daima aç olduğu vakit validesine yalvarmaya alışmışken, o yağmur duasında, küçücük fikrinde büyük ve geniş bu mânâyı anlar ki: 'Bu dünyayı bir hane gibi idare eden bir Zât, hem beni, hem bu çocukları, hem validelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının fâidesi olmaz. Öyleyse Ona yalvarmalıyız.' der, tam imanlı bir çocuk olur
"Yıllar önce Çorum'da görev yapan bir öğretmenden duymuştum. Öğretmen, çocuklara birinci sınıfa geldiklerinde hayallerini sorup yazdırmış. Bir çocuğun hayali çok dikkatini çekmiş. Rüzgara kapılıp bulutların üzerine çıksam, bulutların üzerinden atlaya atlaya dünyayı gezsem, demiş. Öğretmen, mezuniyetten önce yine hayallerini yazmalarını istemiş. Bulutlara çıkmak isteyen öğrenci beş yılın bitiminde: Köyün minibüsüne binip Mecitözü'ne gitmek istiyorum, demiş. Okulda ne yaptık da bu çocuğun hayallerinin minibüs ve Mecitözü ile sınırladık?"
"Haydi evet de. Tut çıkar beni karanlığımdan. Evet de. Bulutları bir kez olsun görebileyim sen gittiğinden beri. Bir mum ışığı yansın odamda. İyi yürekli bir peri girsin içeri dans ederim sabahlara kadar. Güneş gözlerimizden alsın aydınlığını. Evet de ne olur. Bir türlü hatırlayamadığım şarkıyı hatırlayayım çocuklara bakınca. Kapımı yumruklayan çaresizlikler gitsin bir süreliğine de olsa. Dışarıya uzatayım başımı. Yağmuru öpeyim dudaklarından. Bir tek evet."
Sayfa 103Kitabı okudu
13.HİKAYE TAMAMLAMA ETKİNLİĞİ - HİKAYEMİZİN TAMAMI part-2
Seni görevden alıyorum. Bundan sonra operasyonu ben yöneteceğim. Çık, defol buradan.” İnanmaz gözlerle bakan Mustafa Bey hiçbir şey demeden, diyemeden odayı terk etti. Ayaktaki adama bakar bakmaz onun kim olduğunu anlamıştım. Sizler de anlamışsınızdır. Demek bu yüzdendi. Kariyerinde çok hızlı ilerlediği, genç yaşında çok iyi yerlere geldiği için
Reklam
911 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.