Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
Buram buram fetöcülük ve cehalet kokuyor!
Arap olmayan ulusların Müslüman olabilmek için öncelikle Arap yazısını kullanmaları gerektiği koşullandırmasının bin yıl önce olduğu gibi bugün de savunucuları vardır. Zaman Gazetesi'nin 15 Eylül 1991 sayısında. Muhammed Han Kayhani adlı bir köşe yazarı, bakın ne diyor: (Atatürk döneminde yapılan 1928 Yazı Devrimi ile- eb) "Kullanılmakta olan Kur'an alfabesi bir gece içinde değiştirilerek, bu toplum cehaletin karanlığına itildi." "Müslümanların alfabesi değiştirildi, böylece Müslümanlar İslam'dan şiddetle uzaklaştırıldı," "İslam alfabesi yasak olduğu halde, Müslüman Türk halkı İslam'dan ayrılmadı." Kolayca görülebileceği üzere, bu yazar okuyucusunu birkaç yönden kandırmaktadır. Birincisi, 1928 Yazı Devrimi'yle Türkiye'de toplumsal iletişim aracı olmaktan çıkartılan yazı, bu yazarın dediği gibi "Kur'an Alfabesi". "Müslüman alfabesi", "İslam alfabesi" olmayıp, "Osmanlı yazısı"ndan başka bir şey değildir.
Sayfa 174 - Payel YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kitabın sonunda beyinler yanacak gibi :D
Cehalet üzerine bir kitap yazma iddiası buram buram zekice bir ironi kokar ve alaycılığa kapı aralar. Cehalet doğası gereği bilgim dışında değil midir? Hakkında hiçbir şey bilmediğim bir şey üzerine -ya da belki, hakkında her şeyi bilmediğim bir şey hakkında- nutuk atıyor olmayayım? Bilinmeyen nasıl bilinir ya da hâlâ bilinmez kalır? Cehaleti anlamaya dair her girişim onu değiştirmek, her başarılı girişim onu mahvetmek anlamına mı gelmeli? Bu sanki biraz görünen gölgemi daha iyi görebilmemiz için üzerine ışık tutmayı teklif etmeye benziyor.
HİRA DAĞI'NDA...
Bir sabah ansızın, tanla beraber; Kuşattı ruhumu, bir miski amber. Gönül penceremden, Yüce Peygamber; Muhammed’i gördüm, Hira Dağı’nda... Açıldı.. Bindörtyüz yıl ötelerde; Semâvî sahnede, ilâhî perde.. Bir anda belirdi, Cibril göklerde, Taşlar nûr kesildi, Hira Dağı’nda... İndikçe kubbeden, selâm selleri; Deryâlara döndü, Mekke
Sayfa 294Kitabı okudu