II
Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten
dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor:
Girdim ki içeriye,
Bana büyük romancı Kemal Tahir'den ilk söz açan da odur. O yıllarda Kemal Tahir'i henüz kimse bilmiyordu. On iki yıl hapse mahkum edilmiş olan Kemal Tahir, bu süre içinde arı gibi durmadan çalışmış, sarı defterler dolusu materyal biriktirmişti. Gerçi bazı gazetelere takma adlarla tefrikalar yolluyordu. Ne var ki, bunlar sırf para kazanmak için çırpıştırılmış şeylerdi. Ünlü yazarın, edebiyat dünyasını ilk etkileyen eseri o zamanki Tan gazetesinde tefrika edilen "Göl İnsanları" oldu. Adı yine takma idi. Cemalettin Mahir imzasıyla çıkan bu hikayeleri okumuş, hayran olmuştum. Bu hayranlığımı Orhan'a açtım. Meğer o, yazarı Bursa hapishanesinden tanırmış. Mektuplaşırlarmış. "Asıl adı Kemal Tahir'dir. Dört romanı var ki, roman derim sana. Piyasaya çıktığı anda bütün romancıların, ben dahil, canımıza ot tıkanır . Tezgahta olan yedi sekiz başka romanı da caba" demişti.
Yıllar sonra aynı Orhan Kemal'in, aynı Kemal Tahir için ileri geri konuştuğunu duyunca inanamadım. Geçici bir öfke ürünü saydım. Ama yabancı bir konsoloslukta verilen bir kokteylde Kemal Tahir'i selamlamayışı, onunla konuşmayışı üzerine, aramızdaki dostluğa güvenerek, Orhan'ı kenara çektim.
Ve o zaman sinsi bir taktikle onun da nasıl kandırıldığını gördüm. İşin, sevinilecek yanı, o da gördü. Kemal Tahir'in mertliği, dik sözlülüğü ve meslekteki su götürmez ÜSTÜNLÜĞÜ, Orhan Kemal'in de bal gibi tuttuğu şeylerdi. Mesleki kıskançlık denen şeyinse onda zerresi yoktu. Önünde sonunda, bu köksüz ve anlamsız dargınlık kalkmalı idi. Kalktı da. Orhan Kemal, böylesine de pırıl pırıl bir insandı.
- " (…) Rüyâ aleminde, zâtı veya yekpârelik dünyasının kim bilir hangi mânâsına veya şahsına misâl suret olarak görünen rahmetli dedem Abdülkadir Güleray… Baba adı Ali, ana adı Adile… Babası ve annesi, Bulgaristan’ın Çırpan yöresinden gelip Bursa’ya yerleşen göçmen… Bursa’daki Çırpan mahallesi, oradan gelenlerin oluşturduğu… Babası, 6 yaşında
- " (…) 12 Nisan 1991… Ben, Mevlût Koç, Harun Yüksel, Süleyman Dal, Ali Osman Zor Ve Bilâl Saylak’ın, “Şartlı Tahliye” hükümlerinden yararlanarak Bayrampaşa Cezaevi’nden çıktığımız gün… Cuma günü!..
1 Şubat Cuma günü yakalandım… Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına çıkmam gereken gün Cuma iken, kanun ihlâli ile, arkadaşlarımla beraber
Matematiğin Özelliği
Malumdur ki ele alınan her konunun yani objenin, olgunun, sürecin bir biçimi bir de içeriği vardır Aynı şey matematik için de geçerlidir. Onun biçimini geometri, içeriğini aritmetikte buluruz. Buna göre geometri hareket, süreklilik, değişirlik, zamanlılıktır. Buna karşılık aritmetik durallık, süreksizlik, değişmezlik,
Zaten bildiğimiz tarihin havasındaki rutubete sebep de bu değil midir? Her bilgi kırıntısı, ardında zincirleme bir bilinmezlik ağı taşır ve bilemediklerimizin puslu dünyasında bildiklerimizi değil, seçebildiklerimizi tarihî gerçeklik gibi anlatırız.