Otuz Beş Yaş Şiiri
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Resulullah daima güler yüzlü, güzel ahlaklı, yanındakilere karşı nazik davranan bir insandı. Kaba ve sert konuşan, kötü davranan, bağırıp çağıran, kötü konuşan, insanları ayıplayıp duran, onları aşırı metheden biri değildi.
Reklam
Otuz Beş Yaş
“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Sayfa 227 - Can YayınlarıKitabı okudu
Milliyetçiliğin bir din olduğu bu ülkede, zorunlu hale getirilmediği takdirde askerlik hizmetine gönüllü bulamayacaklarından korktuklarını anlamalıydık! Bir zamanlar, üzerimdeki tişörtte sarı, yeşil ve kırmızı yüzlü bir Bob Marley taşıdığım için, polis tarafından çevrilip “Bu da ne?” dendiğinde anlamalıydım. “Reggae!” dediğimde “Nerede?” diyen polisin terör tehdidiyle dolmuş boş bakışlarından anlamalıydım. Hiçbir yerinde Bob Marley yazmayan ve karanlığın içinden çıkan saçsız yüzün, herhangi bir PKK liderine ait olabileceği şüphesiyle karakola götürüldüğüm gün anlamalıydım. Annemin, ayrıntılı tariflerimle CD’lerimin arasında bulduğu Legend albümü ile odamdaki Bob Marley posterini söküp getirmesi sonucu serbest bırakıldığım an anlamalıydım. Bir takım renk, ses, harf ve işaretlerin bir takım orospu çocukları tarafından rehin alınmış olduğunu anlamalıydım. Sarıyı, yeşili, kırmızıyı çoktan dağa kaldırmışlardı! En boktanı da bunları onlar seçmişti! Bize en ufak söz hakkı kalmamıştı.
Sayfa 140Kitabı okudu
Genç kız karşısında oturuyor: Resimlerdeki gibi soluk beyaz yüzlü, uzun boyunlu. Hasta bir güzelliği var. Çorap giymemiş, çıplak bacakları düzgün. Elleri bakımsız, manikür yapmamış; tırnaklarını kısa kesmiş. Acaba o mu? Olmadığını biliyorsun. İstediğim gibi düşünebilirim. Çok genç, çok mahzun görünüşlü. Fakat gülerken gördüm, mahzun değil. Dudaklarını ileri uzatmış, çocuk gibi. İri siyah gözlerini dikmiş, inceliyor beni; korkusuz. Hiç çekingen değil. Hayır bu değil. Selim'i tanıyor. Acaba üzülmüş müdür? Kusursuz bir güzelliği var. Bakımsızlığının içinde daha çok belli oluyor güzelliği, odanın içinde tek parlayan yer onun teni. Saydam bir ten. Kendine çekidüzen verse bu kadar güzel görünmez. Hareketleri o kadar ağır ki, insan sıcak bir yaz gününde güneşe bakarken duyduğu yorgunluğu yaşıyor onunla. Kısık bir ses. Kesik bir konuşma. Kirpikleri havayı süpürüyor, uzun ve dağınık. Her tarafı uçuşuyor, bu dünyadan olmayan bir şeyler var tavırlarında. Aynı zamanda, gizlemeye çalıştığı bir basitlik, haşinlik seziyorum. Özellikle başını yukarı kaldırdığı zaman. Biri, ona, bunu söylemeliydi. Yazık.
Sayfa 352 - İletişim Yayınları, 42. baskı
insan olmayanla evlilik tanımı:
Devamlı çatık kaşlar, yemek tuzlu diye, gömlek ütüsüz diye, ekmek bayat diye durmadan masaya inen bir yumruk, her vesileyle azarlayan davudî bir ses...
Reklam
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.