Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Ufak bir pürüz de kafamda canlanan o sorular :)
Yola koyulduk. Az sonra o sesi yine duydum. Yoksa ses çıkaran şey neyse, bana yakın mıydı? Yoksa beni mi takip ediyordu? Neden bana yakındı?.. Bu sorulardan bunaldım. Açıkçası heyecanlandım. Elimi kılıcıma götürdüm...
Reklam
Çocukluğumdan beri. ilkokuldayken, Samsun'daki evimizde benim yatak odamın bir duvarı babamın kitaplığıydı. Sürgülü buzlu camlı kapakları olan bu kitaplığı kurcalamak, en büyük keyiflerimden biriydi. Geceleri odama çekilince, açılır­ken bisiklet zincirininkini andıran bir ses çıkaran bu ki­taplığın sürgülerinden birini usulca açıp rengarenk ciltli kitaplardan, cildini ya da kapak rengini sevdiklerimi çe­kip çıkarmak, karıştırmak, beni adamdan alıp başka dünyalara götüren büyülü bir yolculuktu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Şiiri Üzerine Görüşler (Cumali Ünaldı):
Böylesine zengin olan iç dünyasını şiir olarak ortaya koyarken, hep buzlu camların arkasına gizlenir, hep flu görüntülerle ipucu verip gerçek okuyucusunu bulmanın peşindedir sanki. Onun okuyucusu olmak, bir bakıma belli bir okuyucu arasından seçilmiş olmayı gerektirir. Bu zorluğu aştınız mı, sizi ses, renk, ışık ve sözün en olgun ürünlerinin beklediğinden emin olabilirsiniz. Ancak, şiirin kendini kolay teslim etmediğini de unutmamak gerekir. Kendisi şair olarak birçok zorluğu göğüslemeye hazır ve talip olduktan sonra okuyucusunu zora koşması da tabiidir.
Aşağıda kalan küçük Lordun, "Kim var orada?" diye bağırdığını duydu aniden. Will meydan okumadaki tereddütü hissetmişti. Tırmanmayı bıraktı. Dinlemeye, izlemeye başladı. Orman cevapladı: Yaprakların hışırtısı, derenin buzlu akışı, uzaktaki bir kar baykuşunun ötüşü. Ötekiler, ses vermedi.
Buzlu Ses
gemileri çekiyorlar iple gemiler ne ki çekemiyorlar buzu sesin üstündeki
Reklam
Nejdet Sançar'ın Ölümü "Türkçülük Cephesi En İyi Savaşan Tümenini Kaybediyor" Atsız, nihayet Türk Tarihi'ni eline almıştır ama Adile Ayda'ya yazdığı mektuptan iki gün sonra kardeşi Nejdet Sançar'ın ölümü onu can evinden vurmuştur. 21 Şubat 1975 Cuma günü saat 14 sularında bir kalp krizi geçiren Sançar, hastaneye
Ve gecenin değiştiğini gördü. Gökyüzü parıldadı, ince altın rengi hatlarla dolmuştu ve aralarından, karanlığa çakılmış çivilerin başları gibi yıldızlar parlıyordu. Jace dünyanın kıvrımının altından kaydığını gördü ve bir an için bu görüntünün güzelliğine kapıldı. Sonra gökyüzü cam gibi açıldı ve parçalar karanlık şekiller halinde üzerine yağdı. Altı bacaklı atlar hızla koşarak yanından geçerken buzlu bir rüzgar içini kavurdu. Başının üzerinde, gözsüz, deri kanatlı yaratıklar daire çizerek uçuyor, ağızlarından zehirli yeşil bir salya saçarak çığlıklar atıyordu. Jace trabzanın üzerinden eğilip kontrolsüzce kusarken Kılıç hâlâ elindeydi. Altında sular, içinde iblislerle zehirli bir yahni gibi haşlanıyordu. Kaygan siyah dokunaçların aşağıdan çekiştirdiği tabak gibi kanlı gözleriyle kıvranan dikenli yaratıklar gördü. On bacaklı bir su örümceğinin yakaladığı bir denizkızı, çırpınan kuyruğuna saplanan dişlerin acısıyla çığlık attı. Kılıç Jace'in elinden düştü ve takırdayarak güvertede yuvarlandı. Aniden ses ve görüntüler kesildi, sakin gece geri döndü. Jace sıkıca trabzana tutunmuş, inanamayan gözlerle altlarındaki suya bakıyordu. Her yer boştu ve sadece suyun yüzeyi rüzgarla dalgalanıyordu. "Neydi bu?" diye fısıldadı Jace.
Sayfa 311Kitabı okudu
Yalnız uyanmak zaten acı vericiydi. Düş görmeden geçen kapkara geceden sonra, kendini tıpkı sımsıcak ve boğucu bir havadan buzlu suyun içine düşer gibi günün içinde buldu. Onu neyin uyandırdığını bilmiyordu. Işık olamazdı çünkü ağlayan pencerelerin ardından, yağmurlu bir gün donuk donuk parıldıyordu. Gürültüde olamazdı çünkü burada hiç ses yoktu; sadece duvardaki ölmüş insanlar fotoğraflarının içinden ona delici ve dik dik bakıyorlardı. Neden ve ne için olduğunu bilmeden uyanmıştı, burada onu çağıran ve ona cazip gelen hiçbir şey yoktu.
Sayfa 14 - anonim
Uyanmak bile eziyetti; sanki sıcak , boğucu bir havadan buzlu bir suya girer , rüyasız geçen kapkara bir geceden aniden gündüze yuvarlanarak düşmüştü. Kendisini uyandıran neydi , bilmiyordu . Gün ışığı degildi, zaten gözü yaşlı pencerelerin ardında kasvetli , yağmurlu bir gün doğuyordu. Sadece yukarıdan delice bakışlarıyla duvarda asılı resimlerinden onu seyreden ölülerin olduğu bu yerde herhangi bir ses seda olmadığı için tabi ki gürültü de değildi onu uyandıran. Uyanmıştı ama neden ve niçin uyandığını bilmiyordu ; onu buraya bağlayan veya burada onu cezbeden hiçbir şey yoktu.
Reklam
Kitap yakın arkadaşlarımdan biri. Çocukluğumdan beri. İlkokuldayken, Samsun'daki evimizde benim yatak odamın bir duvarı babamın kitaplığıydı. Sürgülü buzlu camlı kapakları olan bu kitaplığı kurcalamak, en büyük keyiflerimden biriydi. Geceleri odama çekilince, açılırken bisiklet zincirininkini andıran bir ses çıkaran bu kitaplığın sürgülerinden birini usulca açıp rengârenk ciltli kitaplardan, cildini ya da kapak rengini sevdiklerimi çekip çıkarmak, karıştırmak, beni odamdan alıp başka dünyalara götüren büyülü bir yolculuktu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Birkaç yıl önce, öğle yemeği için sözleştiğimiz halde beni son anda eken bir arkadaşımı beklerken sağanağa yakalanmış, Victoria Caddesi'ndeki McDonald”s'a sığınmak zorunda kalmıştım. Granit duvarları, buzlu camları olan binanın zemin katındaki bu restorana girer girmez ciddi bir atmosfer sarıverdi beni. Bütün müşteriler yalnız oturuyor, gazete okuyarak ya da kahverengi fayanslara boş boş bakarak yemeklerini yiyordu. Lokmalarını aceleyle, kabaca çiğneyen, önlerindeki yemeği hapur hupur mideye indirmekten başka bir şey düşünmeyen bu insanlara bakınca “aşevindekiler bile daha kibarca, daha bir neşeyle yemek yiyordur herhalde” diye düşündüm kendi kendime. Restoran her türlü iyimser düşünceyi ve inancı anlamsız kılacak biçimde dekore edilmişti: Burada, insanların bazen karşılık beklemeden birbirlerine yardım edebileceği, insan ilişkilerinin nadiren de olsa içten olabileceği, hayatın yaşanmaya değer olduğu yolundaki bütün inançlarımı yitirivermiştim. İçeri girende bir huzursuzluk hissi yaratma konusunda gayet başarılıydı bu restoran. Gözü rahatsız eden ışıklandırma, dondurulmuş patatesler devasa fritözlere atılırken çıkan o ses, sipariş almak için birbirini yiyen kasa görevlilerinin arsızlığı, bütün bunlar insanda bir yalnızlık duygusu uyandırıyor, rastlantı sonucu oluşmuş bu vahşi evrende yaşamanın anlamsız olduğunu düşündürüyordu insana. Ortamın yarattığı bu huzursuzlukla başa çıkmanın tek yolu buradaki herkesin yaptığını yapmak, yani yemek yemekti.
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
____________________________En çıplak harmana can atmak ancak devşir- mek için kumullarında sürgünün yoktan doğma bir büyük şiir, yoktan olma bir büyük şiir... Vınlayın, ey dünyadaki
Sayfa 82 - YKYKitabı okudu
Buzlu Ses
gemileri çekiyorlar iple gemiler ne ki çekemiyorlar buzu sesinin üstündeki
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.