Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serdar Ekmekçi

Serdar Ekmekçi
@byciko
"Ne var ki köleliği doğal ve olağan sayan bir ortamda Zeus-Prometheus ilişkisini bir sorun olarak ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak ve hakkın köleden yana olduğunu belirterek, zorbalığı bütün ayrıntılarıyla eleştirip yermek Aiskhylos'un tek başına giriştiği ve başarıyla sonuçlandırdığı koca bir iştir."
Reklam
"Siyaset: Olabildiğince çok şeyi gizlerken tamamen açık ve içten gibi görünme sanatı."
Sayfa 189Kitabı okudu
"Bütün devletler sürekli yinelenen bir sorundan mustariptir: Güç, ruh hastası insanları çeker. Mesele gücün insanları yozlaştırması değil, yozlaşabilecek insanları mıknatıs gibi çekmesidir. Böyleleri şiddet yoluyla sarhoş olma eğilimindedir, ki bu duruma çabucak bağımlı olurlar."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İnsanoğlunu Altın Yol'umdan geçirmek üzere yola çıktığımda, onlara hiç unutmayacakları bir ders vereceğime söz verdim. İnsanların sözleriyle inkar etseler de eylemleriyle sürekli doğruladıkları bir şey var. Barış adını verdikleri huzur ve güvenlik ortamını aradıklarını söylerler. Oysa bunu söylerken bile nifak ve şiddet tohumları atmakla meşguldürler. -TANRI İMPARATOR II. LETO"
"Bütün organize dinlerin ortak bir sorunu vardır, ki bu zayıf nokta sayesinde onları hedeflerimize uygun şekilde kullanabiliriz: Gerçek vahiyleri sahtelerinden nasıl ayırt etmeli?"
Sayfa 421Kitabı okudu
Reklam
"Görüş ayrılıklarımızı barışçıl yollardan çözemiyorsak insan olamamışız demektir."
Sayfa 158Kitabı okudu
"Adalet hukuka başvurmayı gerektirirdi; daima kanun adamlarının kapris ve önyargılarına bağlı olan hukuksa oynak bir metres olabilirdi."
"Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar."
Sayfa 499Kitabı okudu
"Hiçbir zaman hakikati tümüyle kavrayamayacak olan türümüzün, korkularının, beklentilerinin, umutlarının üç bin yıl önce din biçiminde dışa vurumuydu. Aslında aynı süreç şu anda işliyor. Farklı dinler, farklı tanrılar, farklı ritüellerle. Hala hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucize ile başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist. Yeryüzündeki en kıymetli olgunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek."
Sayfa 361Kitabı okudu
Böylece, Dantes, üç ay önce sadece özgür olmayı isterken artık özgür kalınca en çok zenginliği ister olmuştu; bu Dantes'in yanlışı değildi, bu, insanın gücünü sınırlarken ona sonu gelmez istekler veren Tanrı'nın yanlışıydı!
Sayfa 322Kitabı okudu
Reklam
"Hayata duyduğumuz aşırı sevgiden, Umuttan ve korkudan azat olan bizler, Tanrılara, Tanrı diye ne varsa, Şükranlarımızı sunarız, Değil mi ki, hayat sonsuza dek sürmez, Ölüler asla dirilmez Ve en yorgun ırmaklar bile Bir yerde denize karışır."
Sayfa 507Kitabı okudu
Giderek insanlardan uzaklaşıyordu. İnsanlara terbiyeli davranmak gün geçtikçe daha da zor gelmeye başlamıştı ona. Varlıkları Martin'i sıkıyor, konuşmak zorunda kalmaktan rahatsız oluyordu. İnsanlar huzurunu kaçırıyor, ne zaman birileriyle bir araya gelse kurtulmak için bahaneler arıyordu.
Sayfa 498Kitabı okudu
Dünya boş yere güçlülerin elinde değildi. Köleler kendi köleliklerinden başka bir şey düşünemiyordu. Bir iş, önünde secde edip tapındıkları bir puttu.
Sayfa 423Kitabı okudu
Kız kardeşi ve sevgilisinin, kendi sınıfından ve Ruth'un sınıfından bütün insanların, ufacık hayatlarını yine ufacık formüllere göre biçimlendirdiğini düşünüp birer birey olamayan ve esiri haline geldiği çocukça birtakım formüller yüzünden hayatı gerektiği gibi yaşayamayan, daima birbirine sokulup hayatlarına birbirinin fikrine uyarak biçim veren, sürü güdüsüne sahip bu yaratıkları gözünün önüne getirerek acı acı güldü.
Sayfa 326Kitabı okudu
Ama sahip olduğu olağandışı zihinsel gücün farkında olmadığı gibi derinlikleri araştırmaya ve düşüncenin sonuna kadar gitmeye alışkın insanların, Morse'ların dünyasındaki oturma odasında bulunmadığını da bilmiyordu; ne de böyle insanların, yeryüzünden ve toplumsal yaşamın oğul verir gibi çoğalan yükünden çok uzaklarda, gökyüzünün maviliğinde kanatlarını açmış tek başına süzülen kartallar kadar yalnız olduğunun farkındaydı.
Sayfa 305Kitabı okudu
Bu, o bildik, darkafalılığın evrensel akıl hocalığına kalkışması trajedisinden başka bir şey değildi.
Sayfa 252Kitabı okudu
Reklam
Fakat Martin çıktığı yüceliklerden inmedi. Bu kaba ima bile onu yeryüzüne indirmeye yetmedi. Öfke ve incinme ondan çok aşağıda bir yerlerdeydi. Harika bir hayal görmüş, kendisini bir Tanrı gibi hissetmişti; bu insan biçimindeki kurtçuğa karşı sadece derin ve müthiş bir merhamet hissedebilirdi.
Sayfa 129Kitabı okudu
Dünya, karşı konulmaz bir gücün zoruyla onu meydana getiren moleküller ve atomlar nedeniyle değil, Ruth üzerinde yaşadığı için hayranlık uyandırıyordu.
Sayfa 124Kitabı okudu
Yaşam soluğumuzun kaynağını soruyorsun Çok uzun bir hikayeyi özetlemek gerekirse Derim ki çıkmış ummanın derinliklerinden Sonra umman yutuvermiş onu yeniden.
Sayfa 313Kitabı okudu
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz; Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Sayfa 243Kitabı okudu
Denize düşüp kaybolan su damlası Toprağa karışan toz zerresi Nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası? Fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Sayfa 162Kitabı okudu
Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden, benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde arkasında dedikodu, bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Reklam
"Fakat birçok kişi için, insan olmanın zevkini ve keyfini çıkarmak değil, hayatı sürdürmek ve korumak daha önemli görünüyor. Ne pahasına olursa olsun yaşamaya çalışmakla, doğrusu çok büyük bir mutluluğu kaçırıyorlar. Acı ve ölüm korkuları onları yönetiyor. İşin kötüsü, bu korkuya Tanrı diyorlar. Oysa dünyayı kokuyla değil, bir insanın gözleriyle görselerdi, Tanrı'yı görmüş olurlardı."
Sayfa 138Kitabı okudu
"Davullar dangırdayıp zurnalar zırıldarken çalparalar çarpılıp dümbelekler debiliyor, tamburaların tarrakası şeşhanelerin şamatasıyla, yorgarların yaygarası darbukaların dağdağasıyla yarışarak, düğün ve dernek cümbüş ve ahenge boğuluyordu."
"Artistik ve ahlaki değerlere asırlar boyu bir türlü erişemedikleri için bunlar uğruna bir ömür harcamayı enayilik olarak gören ve güzelliği üretmek yerine onu para, şiddet ya da kurnazlıkla elde etmeyi fazilet sayan insanların ülkesindeki okullarda, en az rağbet gören ve pek ciddiye alınmayan bir ders de resimdi."