Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bedri Rahmi Eyüboğlu Türk şiirinin klasikleri arasına girmiş bu dizeleri yazdığında 35 yaşındaydı. Evliydi. Ve şiirde, "Kadınım, kısrağım, karımsın," dediği kadın, karısı değildi. "Karadutum, çatalkaram, çingenem, Nar tanem, nur tanem, bir tanem, Ağaç isem dalımsın salkım saçak, Petek isem balımsım ağulum, Günahımsın, vebalimsin..."
Sayfa 125 - CAN YAYINLARI
"Peçeyi hemen kaldırmak gerek. Erkekler şapka giymeli. Bir erkek birden fazla kadınla evlenmemeli. Erkek ve kadın eşit haklara sahip olmalı. Türkiye'yi tıpkı Avrupa ülkeleri gibi modern bir memleket yapmalı".
Reklam
Neden kadın romancı ya da öykücü deyince bir çırpıda on isim sayabiliyorduk da şair gelmiyordu aklımıza? Şiiri bu denli erkeksi kılan neydi? Şiirin bir zaafı mı, erkeğin bir vasfı mı? En maço tabiriyle, “Kadın yazmıyor, yazdırıyor,” muydu?
Sevgi nedir diye çok düşünmeye başladım son zamanlarda... Bana göre sevgi, iki cinsin zamanı bir elma gibi ısırıp bölüşmeleridir. Benim bu nitelememe göre hiçbir kadın benim sevgilim olamaz. Bunun suçu benim.
Sayfa 154 - İMGE kitabevi
Gazi Paşa'nın evlilik hakkında düşünceleri.
"Ben sadece evlenmiş olmak için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile hayatı yaratmak için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın öyle umacı gibi kalır mı?"
Kadının hayata karışmasıyla başrolü kaptıran erkek, dehşetengiz bir travma yaşıyor. Ataerkil maçoluğu konuşturmaya kalkınca çantayı kafasına yiyor. Bunun üzerine kütüklüğünü yontmayı deniyor ama çırpındıkça batıyor. Olmuyor... Olamıyor. Kadın öyle değişti ki, artık kapıda yol versin mi, sandalyesini tutsun mu, sigarasını yaksın mı, hesabı ödesin mi bilemiyor. Asırlarca gecikmiş bir ortaklaşa hayata yeni adım atmanın acemiliğiyle sendeliyor. Tutunabilmek için her yolu deniyor: Koku sürünüyor, göbek eritiyor, saç uzatıyor, argodan cayıyor. Bu sefer de hem maçolukta direnen erkek arkadaşlarınca hem de çalışma hayatının çetinleştirdiği kadınlarca “fazla yumuşamış” bulunuyor. Evcilik oyununda keyfince giydirilen bir bebek gibi, “Tamam bıyık kalsın ama göbek biraz erisin; rakı kaba kaçar, şarap içsin; saç uzatmasın tamamen kessin,” diye şekilden şekile sokuluyor. Erkeklik denilen ve asırlardır evlere, toplumlara hükmeden o koca dağ, reklamcıların, modacıların, güzellik sektörünün, tüketim endüstrisinin elinde eritiliyor.
Reklam
Paşa’nın Latife Hanım’la evlenmesini yalnız Fethi [Okyar] Bey uygun görmüyordu. Ve sebep olarak da, Latife Hanım’ın Paşa’yı idare edecek yetenekte bir kadın olmadığını ve olamayacağını söylüyordu ki, ne yazık ki sonuç olarak Fethi Bey’in düşüncesi ve söyledikleri doğru çıkmıştır.
Birini her şeyden vazgeçebilecek kadar çok sevmek...
İngiliz Kralı VIII. Edward sevdiği kadın için tahtını terk ettiğinde de kimse bu tercihe anlam verememişti. Çünkü "geçer akçe" olan "taht" tı ve bir kadın için koca imparatorluğun nimetlerini tepmek "akıldışı" sayılıyordu. Birini her şeyden vazgeçebilecek kadar çok sevmenin, insanın başına hiçbir tacın sağlamayacağı türden bir asalet halkası takacağını düşünemediler. İngilizler tahtsız kralın ardından dövünedursunlar, tahtsız kral da sevgisiz ingilizlerin haline acıdı durdu hayatı boyunca...
Kanına şeytan girmiş bir kadın, arabasına aldığı iri göğüslü fahişeyi yolda mıncıklarken anladı gerçeği... “N’apiyim, kestirmeye vakit olmadı,” diyip küfretti arabadan tekme tokat kovulan travesti... Kadın, “Doğru dürüst sevgili bulmak ne kadar zorlaştı,” diye öfkelendi dünyanın haline...
Sayfa 19 - Epub
Kadın ve erkek... Birbirine en yakın ve alabildiğine uzak... Asırlardır bir arada olmanın en ideal yolunu arıyorlar. Aralarında binbir tuzak... Sevmek istiyorlar; sevişmek ve evlenmek... Ama tarihe bakınca anlıyoruz ki neredeyse imkânsız, bu üçünü bir araya getirmek...
Reklam
Günseli İnal, “Bir toplumda kadın şairin varlığı, o toplumun ilerleme ve uygarlık düzeyi göstergesidir,” diyor.
Melih Kibar Bayılıyordum, çünkü çok eğlenceli bir insandı. Çiğdem için kullanabile­ ceğim en büyük ifade, "Herhalde bir tür kadın peygamber olsaydı, Çiğ­dem olurdu," diye düşünüyorum. Bana, "Senin başka parçaların yok mu?" dedi. "Var," dedim. "İşte Öyle Bir Şey"i yapmıştım. "İşte Öyle Bir Şey"i çaldım. "Harika" dedi. Ufak bir teybi vardı, ona kaydetti. Ne ya­ pacak diye baktım, "Üstüne söz yazacağım bunun.'' dedi. Bir gün sonra sözleri yazmıştı. Ertesi akşamüzeri uğradığımda, "İşte Öyle Bir Şey"in sözlerini gördüm, inanamadım.
Şimdi 32 yaşında, hem sinemasında hem de özel hayatında bir değişimin arifesindeydi. Ve o değişime ortak olacağını hayal ettiği kadın, tam karşısında oturuyordu:
161 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.