Kitabı okurken bayağı kızdım. Kime mi? Kitaptaki erkek karakter, ressam Bertin'e. Ve onun gibi düşünen tüm erkeklere. Ve Kontesin her şeye rağmen onursuzca sevgisine. Ama öyle bir son oldu ki, ne düşüneceğimi bilemedim ama yumuşadım mı? Hayır...
Sizlere spoiler vermeden, kitabın tamamını veya sonunu açıklamadan kısaca bahsedeyim.
Ünlü ve bekar bir ressam, güzel Kontes'in portresini yapmaya başlar ve olanlar olur. 12 yıl sürecek bir aşkın temelleri o sırada atılır. Ressam tüm özel anlar dahil her zaman ailenin yanında olur. Zamanla aşk yerini alışkanlıkla, sevgiye bırakır. Kontes açısından her şey iyi gitmektedir ama çapkın ressam ilk başlardaki heyecanı aramaktadır. Ve derken Kontesin tıpkı kendisine benzeyen, 3 yıldır uzakta olan genç kızı, tam da o sıralarda eve döner. Buraya hemen bir dipnot; 'yazar her ne kadar ressamı haklı çıkarmaya çalışsa da, o yaşta bir adamın genç bir kıza aşık olmasını bana haklı gösteremedi.'
Konu itibariyle can sıkıcı olsa da betimlemeler, iç sesler, monologlar harikulade diyebilirim.
Kişilerin kendini çözüşü, karşısındakiyle ilgili tahlilleri etkileyiciydi.
Konuyu sevmedim ama yazarın kalemini beğendim. Bu durum da beni tavsiye konusunda kararsız bırakıyor.