~"Beni affedin ama dürüstçe şunu söylemeliyim ki her meslekte olduğu gibi, ruhen mesleğine yabancı çok sayıda öğretmen var. Bunlar zanaatkâr bile sayılmaz. Daha da kötüsü mesleğini sevmeyen, öğretmenliğe lanet eden rençperlerdir bunlar. Benim onlara tavsiyem okuldan ayrılmaları, başka meslekle ilgilenmeleri. Yazıhanelere gidin. Ticarete başlayın. Bildiğiniz şeyi yapın. Canlı bir ruha ve büyük bir bilgi birikimine sahip insanlara ihtiyaç duyan bu yeri rahat bırakın..."
“ Madem ki beni aylarca kemanının güzel sesleriyle uyutup uyandırdın…
Madem ki birçok geceler beni mehtaplarda gezdirdin…
Madem ki çok yakın bir zamanda senin canlı bir yadigârını taşıyacağım…
Bu acıların ne ehemmiyeti var? “
Ey ruhum, günün birinde gerçekten de iyi, yalnız başına, tüm çıplaklığınla seni kuşatan bedenden daha görünür olacak mısın? Günün birinde sevme zevkini ve aşık olmanın doğasını tadacak mısın? Günün birinde tatmin olmuş, hiçbir şeye gereksinim duymayan, hiçbir şeyi istemeyen ve zevk bulacağın canlı ve cansız hiçbir şeyi arzulamayan biri olacak mısın? Hiçbir zaman bu eğlenceler için herhangi bir yerde daha uzun zaman, daha uygun bir yer, ülke, ılıman bir iklim ya da sana daha yakın olan insanlar istemeyen birisi olacak mısın?
İnsan kaybetmek için yaşamazdı. Yaşam sadece mutsuz olduğun anlardan ibaret olamazdı. Buradaydım, hayattaydım. Bazen olmak istemediğim ve çoğu zaman hissetmediğim kadar canlı hem de. En çok da bu yüzden güzel anlar olacağını biliyordum. Çünkü bütün kötü anları cebime koymuştum. Yarın yine canım yanacaktı çünkü bu yaşama dahildi. Ama ben yine gülümsemenin yolunu bulacaktım.
Havalar, dedim ya, öyle sıcak ki geceleri -galiba biraz da bu yüzden -uyuyamıyorum yine. Mamafih gecenin gelmesini iştiyakla bekliyorum. Çünkü odamda yalnız nöbetçi jandarmaların düdükleriyle bozulan sessizlik icinde, gözlerim sımsıkı yumulu, bol bol seni düşünüyorum. İnan bana, kaç defa bu halde sabahladım. Ta seni ilk gördüğüm günden başlayarak bütün ömrümüz, sabırla, en ufak bir teferruatı kaybolmaksızın, elle tutulacakmış gibi yakın ve canlı canlı gözümün önünden geçiyor. Bilirsin ki bende hafıza kuvveti zayıftır. Halbuki böyle gecelerde bir kuvvetleniyor, bir kuvvetleniyor, tasavvur edemezsin. Bu bana bir yandan saadet, bir yandan ıstırap veriyor.