Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cemal Gürsel Garp kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk.
Oysa, kanaatimizce ihtilâlin arka planında yeralan İnönü ve CHP kurmayı, Menderes'in asılmasını kesin olarak istemişlerdir. Hatta, ihtilâlcilere, profesörler vasıtasıyla, “siz bunu yapmazsanız, bir gün, mutlaka, onlar sizi asar!” diye korku vermişlerdir. Bunu tarihin gözünden saklamak için de, İnönü'nün ağzından Cemal Gürsel'e mektup yazılmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, mektup gönderilmiş, fakat ağızdan da: “biz bunu yazıyoruz, ama siz buna bakmayın, gerekeni yapın. Biz dış âleme karşı bunu yazmaya mecburuz” demişlerdir.
Reklam
Hilafetin ilgasını gerçekleştirenler Batı'nın köleleriydi. Bölgeye Sykes Picot ilkeleri doğrultusunda hükmedenler onlardı.Siyonist devlet, onların omuzlarında ve gözlerinin önünde yükseldi. Uzun bir zamandan beri, Batı saldırısına gerçek bir şekilde direnen ümmetin İslamı'nı parçalamaya uğraşıyorlardı. Batı saldırılarının en önemli
Adını koruyabilmiş köy isimleri Türkçeleştiriliyor, 1930'lardaki gibi “vatandaş Türkçe konuş” kampanyası açılıyor, Kürtçe konuşanlar aşağılanıyor, kendisi de bir Kürt olan darbenin askeri lideri General Cemal Gürsel, “Kürt yok, hiçbir zaman olmamıştır” tezini savunuyor, memleketi Erzurum'a yaptığı gezide, “size Kürt diyenlerin yüzüne tükürün, hepiniz Türksünüz” diyordu. .
Daha önce ‘Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ şeklinde olan hüküm, 1961 Anayasası’nda ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız Türk milletinindir’ şeklinde değiştirilmiştir. Anayasa’ya ‘milliyetçilik’ ilkesinin girip girmemesi konusunda Kurucu Meclis’te büyük tartışmalar yaşanmış ve dönemin ‘tek adam’ı Cemal Gürsel, çıkan bu tartışmalar üzerine şu konuşmayı yapmıştır: “Milliyetçiliği Anayasa’ya koyalım. Bunu yürütelim. Memlekette Türklük şuuru uyandıktan sonra bunu çıkaralım. Sonra başka unsurlar kendi maksatlarına göre ayrılmayı düşünürler diyorlar. Bugün Kürtçülükle yaptığımız mücadeleyi biliyorsunuz. Biz milliyetçiliği kaldırıyoruz desek bize mi dönecekler? Bugün biz bunu kaldırsak elli sene sonra Türkiye’de Türküm diyen kimse kalmayacaktır."
27 Mayıs 1960 Darbesi
3. Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın, eğer darbenin lideri kendisinden daha kıdemli değilse ordusuyla Ankara'ya yürüyüp isyancıları yakalayacağını söylemesi üzerine darbeden haberi olmayan Emekli Orgeneral Cemal Gürsel Milli Birlik Komitesi'nin başına getirildi.
Reklam
Cemal Gürsel: 27 Mayıs'tan önce Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e mektup yazmış, Celal Bayar'ın istifa edip yerine Adnan Menderes'in geçmesini münasip görmüştü. O mektup Yassıada'da sansürlenerek okundu. Kimse de olayın gerçeğini anlatmadı/anlatamadı. Gürsel, darbeden önce Kara Kuvvetleri Komutanı olarak izne çıkmış, İzmir'de emekliliğini bekliyordu. Fakat 27 Mayıs'tan sonra devlet başkanı olarak geri döndü. 28 Mayıs sabahı İnönü'ye telefonda "Emirleriniz bizim için daima peygamber buyruğudur Sayın Paşam." demiş. darbenin devlet başkanı sonra da askerlerin dayatması ile cumhurbaşkanı seçilmişti.
Sayfa 46 - Nev YayınlarıKitabı okudu
CADDE ADLARI... Ankara'da cadde ve sokak adları ne kadar ilginçtir?Gazi Mustafa Kemal bulvarı.. Mithatpaşa caddesi.. Meşrutiyet caddesi.. Selanik caddesi. Ziya Gökalp bulvarı.. Necatibey caddesi... Ya meydanlar?Tandoğan meydanı.. Cemal Gürsel meydanı, Lozan meydanı.. «Türk-İslâm sentezi» görüşünden güç alan Özal hükümeti bu bulvar ve cadde adlarını değiştirmelidir.. Örneğin «Gazi Mustafa Kemal bulvarı» adı yerine «Başbakan Turgut Özal bulvarı» adı verilmeli? «Mithatpaşa caddesi» de ne demek?«Mithatpaşa caddesi» yerine «Cenneti Mekân Ulu Hakan Abdülhamit Han Hazretleri caddesi» adı düşünülebilir. «Selanik caddesi» de ne demek oluyor öyle? «Selanik» Atatürk'ün doğduğu kent.. Önemi burada.. Burada ama Atatürk'ün vasiyeti bile yok sayıldıktan sonra «Selânik»in adı mı olur hiç?
Askeri müdahalelerin demokrasinin gereği olduğunu söylemek müm­kün değildir. Bu nedenle askeri bir müdahalenin, bilhassa demokrasi il­kesine inanmış aydınlarca tepki görmesini beklemek gerekir. Fakat ne ilginçtir ki, kuramsal açıdan böyle olması gereken şey, uygulamada bü­ yük oranda gerçekleşmemiştir. Hatta "Aydın" sıfatını üstlenmiş bir kesim açısından tam tersi gerçekleşmiş ve bu kesim darbenin savunucusu ve ideolojik temellerini hazırlama rolünü üstlenmişlerdir. Bu konuda, 27 Ma­yıs sonrasında Cemal Gürsel'in "Bize derhal bir anayasa yapın, çünkü en geç üç ay içinde seçimlere gidip, iktidarı sivillere bırakacağız" demesi kar­şısında, Profesör Kubalı'nın, yapılan darbenin tamamıyla hukuki oldu­ğunu söyleyerek yaptığı tavsiye dikkat çekicidir: "Gerçek güç sizdedir. Bu bakımdan mevcut hukuksal mevzuatta başta anayasa olmak üzere her türlü değişikliği yapmak konusunda meşru yetkileriniz vardır". Gürsel'in hükü­müsteşarlardan oluşturma fikrini öne sürmesi üzerine de "Olur mu Paşam! her türlü yasama ve yürütme yetkisine sahip olduğunuza göre hü­kümeti de aranızda kurabilirsiniz"91 der. 91 Altuğ, 27 Mayıs'tan 12 Mart'a, s. 39
Koyun fiyatının 25 kuruş olduğu zamanlarda, ağızdan çıkan her bir Kürtçe kelimeye 5 kuruş ceza kesildi. "Kürtçe ıslık" çaldı diye işkence gören bile oldu. 27 Mayıs 1960 darbesinin kudretli paşası Cemal Gürsel, Diyarbakırlılara "Bu memlekette Kürt yoktur, Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm" diye kükremişti. Tükürdüler de. Ağır bedeller ödendi.
Reklam
Tahir Alangu
Bir ay içinde, herkes Sait Faik'i hatmetmiş durumda, Alangu bize hiç duymadığımız, yeni yazarlar tanıtıyor, ki­taplarını getiriyor, öykülerini okutuyor, birden Osman Ce­mal Kaygılı, F. Celalettin, Memduh Şevket Esendal'la do­luyor küçük beyinlerimiz. Her gün yeni bir pencere açıyor bize Tahir Baba... Kimi gün bir Çehov öyküsü, kimi gün Homeros... Derken Kalevela Destanı ... Daha sonra, henüz dilimize çevrilmemiş olan Heinrich Böll, Friedrich Dürren­matt gibi yazarları, evinden getirdiği almanca özgün baskı­larını açıp, gözlüğü alnına kaldırarak, anında çeviri yönte­miyle kendisi okuyor bize... Sınıfta neredeyse herkes öykü yazmaya başlıyor... Birden fazla duvar gazetesi çıkarılıyor. Tenefüslerde sabırla okuyor duvar gazetesine yazdıkları­mızı Alangu. Birinin ukala velisi, müfredat programını uygulamıyor diye şikayet etmiş hocamızı Milli Eğitim bakanlığına. An­kara'dan müfettiş geliyor. Sınıfa sokmuyor müfettişi Alan­gu: -Arkadaşlarımla edebiyat görüşüyoruz. Edebiyatın tef­tişi olmaz, çok ayıptır! diyerek yol ediyor, hiç böyle bir adam görmemiş olan şaş­kın müfettişi. Sonra bir gün içimizden birilerini dolma parmaklarıyla göstererek: -Sen! Sen! Sen! Sizler yazar olacaksınız, bu işin peşini bırakmayın... Çok okuyun! Günlük tutun mollalar! diyor. Tahir Alangu'nun parmakla gösterdiğinde, utanarak önüne bakan, yüzü kızaran bu küçük çocuklar, Nedim Gürsel, Selim İleri, Mahir Şaul, Engin Ardıç, İzzet Yasar, Ferhan Şensoy...
Sayfa 44 - Ortaoyuncular Yayınları - 13. BASIM Nisan 2021Kitabı okudu
291 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.