Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sonra, idam hükmünün yerine getirileceği sırada, yıldırımlar gibi, kulakları delerek yeniden gürleyecek, orada bulunan herkesi, kör bir öc alma duygusu ile coşturacak, sarhoş hale getirilen vicdanlarda, bu cezanın kendilerine değil de bir başkasına verilmiş olmasının gizli ve vahşi sevinci yaşanacaktı...
Kuvvet kuvveti kırınca, olağanüstü olan değersiz kalır, görkemli olan acınacak hale düşerdi. İşte bundan bir sonuç çıkarıyordu: Bükebildiğin, ezip yok edebildiğin şeyin hiç bir önemi yoktur. Baş eğip diz çökenler, galibin insafına kalmışlardır. Ancak budur hakkettikleri. Dünyanın temel düzeni, asıl kuralı da dayanıyordu...
Reklam
Evet, Gök-Tengri'nin parmağı gibi üzerinde bir bulut dolaşacak, senin yeryüzündeki yüce görevini kutsayacak. Ama bu bulutun ortadan kaybolmaması için dikkat edecek, özen göstereceksin. Çünkü bu bulutu yitirirsen bütün kudretini de yitireceksin...
Ordular, erzak ve cephane taşıyan bütün birlikler, durmadan ve hiç vakit yitirmeden ilerliyorlardı. Kadınlar da vardı... ve felaket de burada idi.
Bazıları insan hayatının önemli olduğunu sanıyorlardı... Ne laf ya! Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insanlardır
Han bir Tanrı değildir, çevresindeki kendi katındaki insanların ne yaptığını her zaman bilmez, çevresindekiler de pazar yerindeki vergi memurlarının nasıl çalıştıklarını nasıl davrandıklarını bilemezler.
Reklam
Devlet bir sobadır ve yakıtı da yalnız insandır. Yakacak insan olmazsa soba söner. Sönen yanmayan bir sobanın da hiçbir yararı yoktur. Ama öte yandan bu insanlar da devlet olmadan yaşayamazlar. Sobayı tutuşturan yakan onlardır. Sobayı yanar tutmakla görevli olanlar da ona yakıt temin etmelidirler. Her şey buna bağlı!
Umutsuzluk içinde ne yapacağını bilemeyen Altın, bir taşın üzerine oturdu. Elbisesini yırtarak, sapsarı memesini çocuğun ağzına uzattı: –"Al bak, sütüm yok benim. İnandın mı şimdi. Sütüm olsa sana vermez miydim? Zavallı öksüzüm. Olmadığını anla da bana eziyet işkence yapmayı bırak artık. Ne dediğimi anlıyor musun? Konuşmak istiyorum işte, İstersen alay et benimle. Memelerimle de alay et! Ey tanrım ne büyük ceza bu!" Çocuk memeyi ağzına alır almaz sustu. Çocuk beklediğine kavuşmuş, diş etleri ile memeye iyice yapışmış, şapur şupur dudaklarını oynatıyor, küçük gözleri sevinçten açılıp kapanıyordu. —"Hey, ne oluyor sana?" dedi Altın. Kızgınlıktan çok çaresizlikten öyle konuşuyordu. "Tamam mı? Anladın mı şimdi? Az sonra daha çok bağıracak, daha çok ağlayacaksın…" Ama hayret! Bebek ağzını ayırmıyordu onun memesinden. Tam aksine, yüzü mutluluktan parlamaya başlamıştı! Altın, memesini hafifçe çocuğun ağzından çekti. Apak süt damladığını görünce bağırmaktan kendini alamadı. Şaştı kaldı. Tekrar verdi memeyi çocuğun ağzına, sonra yine çekti ve gerçekten süt geldiğini gördü… —"Tanrım! Yüce tanrım! diye bağırdı. Sütüm var benim, sütüm var! Beni duyuyor musun? Küçüğüm. Gerçek süt bu! Annen olacağım senin. Artık açlıktan ölmeyeceksin. Gök Tengri bizi duydu, zavallı yavrum!"
Cengiz Han'ın ordularının gerek strateji gerekse ''zevk'' gereği öldürdüğü insan sayısının 40 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir. Bu ise, 20. yüzyılın en büyük canisi sayılan Adolf Hitler'in bile, modern silahlar ve gaz odası gibi '' teknik imkan''lara rağmen ulaşamadığı bir ''skor''dur.
Sayfa 18
İster saldırıda, ister geri çekilmede olsun bir kimse savaşta çıkınını, yayını veya eşyasından başka bir şeyi düşürürse, arkasındaki adam attan inmeli ve bunu ona geri vermelidir. Bunu yapmayan ölümle cezalandırılır.
Sayfa 251
Reklam
Politikada, esen havaya göre hareket etmek gerekirdi. Fikirler çatışmasında küçük bir nokta, düşmana öldürücü bir darbe indirmeye yeterdi bazen.
/ Kendi anlatımıyla; “yaklaşık yirmi yıl boyunca insanlarla bir araya gelmek onun için sıkıntılıydı ve ilerleyen zamanlarda da, her ne kadar çocukluğundaki noksanları düzelmiş, sağlığına kavuşmuş olsa da, şehirlerde ve kalabalık yerlerde kendisini rahat hissetmiyordu!.” Böylece boş zamanlarını büyük babasının kütüphanesinde geçirmeye başladı!. /
Sayfa 4
türkü
Dedem diyor ki, geçmiş zamanların birinde, bir han başka bir hanı tutsak almış. Bu han tutsağına: "Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. Istemezsen, en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm." demiş. Tutsak han düşünüp cevap vermiş: "Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce, benim vatanımdan herhangi bir çobanı buraya getirtmeni istiyorum." -"Ne yapacaksın o çobanı?"-"Ölmeden önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum." Dedem diyor ki, işte böyle vatanlarının bir türküsü için canlarını feda eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim! Herhalde onlar büyük şehirde yaşıyorlar.
’Cengiz Han asırlar öncesinden sanki bugünlere seslenmiş gibidir. Kurallar koymuş, önemli mesajlar vermiş, bu kurallara da kendi adını vermiştir. Cengiz Han Yasası adıyla günümüzde bir model haline gelmesi 21.yüzyıla girerken imaj yenileme çağında değerini bulmuş gibidir sanki. Bu yasanın en önemli yanı şekilden ziyade, anlatmak istediği özdür. İşte yasanın özü: ‘’Bir çivi kaybolduğu için, bir nal kayboldu. Bir nal kaybolduğu için, bir at kayboldu. Bir at kaybolduğu için bir atlı kayboldu. Bir atlı kaybolduğu için bir haber kayboldu. Bir haber kaybolduğu için bir savaş kaybedildi. Ve bir savaş kaybolduğu için, bir krallık yok oldu.’’
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.