Ülkedeki insanlarda mahkemelik olma ya da dava yeme fetişizmi var. Bilmem necisinden bilmem kimcisine kadar birçok isim yediği davaları anlatırken kabarıyor. Öyle bir anlatıyor ki, ülkede tek kazığa oturtulan bunlar.
Benzeri 1K'da da var. Engel yiyor, eleştiriliyor, ya da linç edilip hakarete maruz kalıyor, böylece muazzam bir etkileşim kasıyor. Yavaş yavaş kanaat önderi havasına girmeye başlıyor. Hakaret yeme fetişizmi öyle bir katılaşıyor ki, aklıselim bir iletişim ve istişare de mümkün olmuyor. Zira yaftalayarak oradan da bir hâdise çıkartılıyor.
Geçen bir hanımefendinin iletisine yorum yapmıştım. Necip Fazıl beyin bir cümlesini paylaşmıştı. Bazı cümleler yerinde güzel. Durup dururken malûm amaca dönük sloganik iktibaslar yapıldığında o e-mücahid ya da e-devrimci olarak geri dönüyor.
Denilebilir ki, cihad sadece kılıçtan mı ibaret? Değil, ama acaba bu çıkardığımız tantana cihad mıdır, yoksa nefsimizi tatmin için etkileşim meydana getirmek midir?
O yüzden bu tarz kişilerin iletilerine yorup yapmayın. En son biri hesap puanlıyordu. Mücahid kardeşimiz tesettürlü hanımlara da yazıyordu ki, "Muhafazakâr fotoğraf. Dinî kitaplar çoğunlukta. Yazarlar da dindar." Not veriyor.
Mübarek sen daha dün burada şeriat için kazan kaldırmadın mı? Şimdi de kadınların hesabını puanlıyorsun.
Hayırlı geceler.
Bakara suresi 2/256 da şöyle yazar.Dinde zorlama yoktur.Bu yapan anne,baba olsa da böyledir.Patron olsa da böyledir.Padişah olsa da yine aynı.Kılıç zoruyla değil, başka yollarla dahi imana bi kişi zorlanamaz.Dilerse iman eder, dilerse kafir olur.(Kehf 18/29) Dilerse şükreder, dilerse inkar eder.(İnsan 76/3)
Peygamberimiz(sav) bu konuda örneklerin
Adı: Kuranı Kerim. Lakabı: Mecid.
Lisanı: Arapça. Nüzul zamanı: 27 Ramazan , Fil senesinin kırkıncı yılı. Nüzul mekanı: Mekke, Medine, Hira mağarası.Nazil eden: Allah'u Teala .Vahiy meleği: Hz. Cebrail
Vahyi alan: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi vesellem. Vahiy sayısı: 24 bin defa
Nazil olma müddeti: 23 yıl
İlk nazil olan ayet:
Es-Selam..
Kitabı okudum ve özellikle hadis bölümüne geldiğimde en büyük eksikliğin sahih olup olmama noktasında ''Tahrîc'' yapılması gereğini hissettim.
İncelemelere baktığımda da arkadaşlarımız teknik bakımından gerekli bilgileri vermişler, bu yüzden içeriğe hiç dokunmadım.
Şu şekilde bir yöntem izledim;
Önce hadisleri klasik kaynaklarda tarama
Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir müslümanda değil cihad etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?
Ben bu kitabı çok sevdim, öylesine çok.
‘’Mümin, müminin aynasıdır’’ hadisiyle başlayan kitap; Peygamber dostlarınının aynalarında Asrı Saadet’e götürüyor okuyucuyu. İtiraf etmem gerekirse önyargılı başladım okumaya, zira İslami bir kitabı edebi kişiliğiyle yazabilmek birikim gerektirir derken… Ali Ural’ın latif kişiliği ve naif kaleminden
📌•"Türkiye İsrail malına ambargo koysun, İsrail'e su veren baraj kapatılsın, gerekirse devlet halkı örgütleyip silahlandırsın İsrail'e göndersin, ümmet de cihad ilan edilmeli..."
📌 Mescid-i Aksa & Kudüs İslamındır☝
‘Sizi rahatsız etmeye geldim” demiş İranlı sosyolog ve düşünür Ali Şeriati. Dediğini de yapmış, hakikat sözcülüğünün yükünü omuzlarına almaktan hiç geri durmamış ve ömrü boyunca rahatların rahatını kaçırmayı kendine görev bilmiştir. Belki de bunun sonucu olarak daha 44 yaşında şaibeli bir ölümle hayata veda etmiştir. Sosyalist fikirleri ve İslam
Şimdiye kadar Kuran'ı bu tarz bir tanıtımla görmemiş olabilirsiniz! Onun için aşağıdaki metni dikkatlice okuyunuz;
Adı: Kuran
Lakabı: Mecid
Lisanı: Arapça
Nüzul zamanı: 27 Receb, Fil senesinin kırkıncı yılı
Nüzul mekanı: Mekke, Medine, Hira mağarası
Nazil eden: Allah'u Teala
Vahiy meleği: Hz. Cebrail
Vahyi alan: Hz. Muhammed sallallahu
Tüm siyasiler ve onların el üstünde tutulan ayrıcalıklı çocukları gemiciklerini yüzdürüp, holdinglerinin ticaretini yönetecek, bakan ve milletvekilleri yüzbinlerce lira maaş alıp mecliste mangal eğlencesi yapacak, kimileri de daha otuzlu yaşlarında kara para ile milyonları götürücek ; kerpiç evlerde, bacası tütmeyen, sırf askerden sonra kendisine güzel bir yaşam kurabilsin diye cepheye giden, gün yüzü görmeyip 20 yaşında da mecburiyetten savaş ortasında kalan bu ülkenin evlatları yani bizim kardeşlerimiz vefat edecek.
Sanki savaş durumu kendi egemen emellerinin ürünü değilmiş gibi canını veren arkadaşlarımız uğruna politikalar sürdürülecek. Her savaş kaybediştir arkadaşlar. Helvanın piştiği ev sizin evden uzaksa vatan sağ olsun demek, savaş çığlıkları atmak kolaydır.! Lüks araçlarıyla katılacaklar anma törenlerine: çok üzgünüz vatan sağ olsun nutukları atacaklar. Bakmayın üzgün göründüklerine ! Kolay mı öyle yirmisinde dağlarda anlaşılmaz politikalar uğruna can vermek ? Kolay mı şovenist söylemler uğruna masada çözülebilecek problemler için sayısız kurşunun hedefi haline gelmek ? 40-50 senedir Savaş politikasına ayrılan bütçeler, barış için ayrılsaydı şu anda bu kardeşlerimiz tıpkı bakanların çocukları gibi ailelerinin, sevdiklerinin yanında olacaktı.
“Savaşta ölenler sonsuz cennete gidecek” diyen o ulvi duyguları sömüren simsarlar; buyrun bırakın servetlerinizi, bizim arkadaşlarımızı cepheden çekin ve cihad ordularınız ile siz savaşın. Bu savaşın, ölümlerin sorumluları sizlersiniz. sizlerin cenneti bu dünyadayken, yoksul Anadolu evlatlarının cenneti neden öbür dünyada. Gerçekten çıldıracağım !