Toplumun en ufak birimi, 'sen ve ben'dir. İki kişi söz konusu olduğunda, yanlarında toplum belirir ve orada topluluk da ortaya çıkar. Adler'in sözünü ettiği topluluk hissini anlayabilmek için, başlangıç noktası olarak ' sen ve ben'i kullanmak daha doğrudur.
Benliğe olan bağlılıktan (kişisel çıkar) başkalarının iyiliğini düşünmeye (sosyal çıkar) geçersin.
Adler topluluğu: Ev, okul, işyeri ve yerel toplumun ötesine geçer ve bu konuyu sadece ülkeleri ve insanlığın tamamını değil, geçmişten geleceğe kadar zamanın tüm eksenini içeren, her şeyi kapsayan bir kavram olarak ele alır. Bu kavrama bitkileri ve hayvanları, hatta cansız nesneleri de dahil eder.
“Sağ adı verilen bu bedbaht topluluk, solun kusuntuları ile yaşar. Misafirler gittikten sonra sofra döküntülerini yalamağa gelen bedbaht bir sokak kedisi. Kendine mahsus hiçbir fikri, daha doğrusu hiçbir fikri yoktur. Batı dili bilmez. Osmanlıca bilmez. Ebediyyen vesayet altındadır. Huysuzluğu intibaksızlığından gelmektedir. İntibaksızlığı tembelliğinden. Sağın cilasını kazıyın, altından kıskançlık çıkar. Üzümle tilki hikâyesi. Sol, papağandır. Öğretilenleri tekrar eder. Topaldır, koltuk değnekleri ile yürür. Hareket etmek için mutlaka bir batılıya muhtaçtır.
Dost olmanız için dilini konuşmanız lazım.”
Selammm Canımlar
Bugün sizlere kısacık ama bir o kadar da derin olan bir kitapla geldim. Dediğim gibi o kadar kısa ki bir kaç saat içinde kolaylıkla okunacak türde bir kitap. Tür olarak psikoloji, dram ve romantizm harmanı diyebiliriz. Konusuna gelecek olursak; Eser henüz 11-12 yaşlarında bir çocukken mahallelerine taşınan kendinden yaşça büyük Müzeyyen' e aşık olur. Öyle ki Müzeyyen' in sevdiği, beğendiği ve ilgisini çeken her şeyi kendisi de sevmektedir. Bunların başını kitaplar çekmektedir. O kadar keyif aldım ki kısacık kitapta pek çok kitaba ve karakterlerine konuk oluyoruz. Bu da yetmezmiş gibi aslında Eser'in bir kitabı okurken ki hayal alemine çoğu okurun da yaşadığına yemin edebilirim. Yani kısaca çok bizden bir kitaptı. Velhasıl kelam Müzeyyen bir gün memleketine döner ve evlenir aradan biraz zaman geçtikten sonra da gazete de ölüm haberi çıkar. Bu Eser' i ne kadar yıkmış olsa da hala Müzeyyen hayattaymışçasına yaşamını sürdürür. Fakat işte tam bu noktada kitabın psikolojik yönü ağır basar ve Eser de anlamlandıramadığımız bir takım sıkıntılar vardır. Kitabın ilerleyen sayfalarında ufak çaplı şoklar yaşasak da bir bit yeniği olduğunu okuyucu olarak seziyoruz bana göre. Benim çok severek okuduğum, hayal aleminde gezdiğim bir kitap oldu. Keza kitapta o kadar yerinde ve masalsı betimlemeler kullanmıştı ki yazar, betimleme sevmeyene sevdirecek cinstendi. Yazarın kalemine bayıldım, kurgunun özgünlüğü inanılmaz güzeldi diyor ve yorumumu bitiriyorum. İlgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202429 okunma
Hayat dükkanına girer ve alışveriş yaparız, hesabı da ödemek zorundayızdır. Satıcı asla hesap hatası yapmaz. Tüm alınanlar düzgünce hesaplanır ve ortaya yalnızca bir tane doğru fiyat çıkar.
Dünya size sürekli aynda kendinize bakma fırsatı verilen muhteşem bir eğitim alanıdır. Evren'in aynası o kadar dürüst ve gerçektir ki, en derin sırlarınız bile yansımanız olarak karşınıza çıkar.
Zira Latince “ubî lex voluit dixit, ubi noluit tacuit (kanun istediği zaman söyler; istemediği zaman ise susar)” ilkesinin dile getirdiği gibi kanun, bir konuyu daha ayrıntılı olarak düzenlemek isterse, bunu yapar; eğer daha ayrıntılı olarak düzenlemek istemiyorsa susar. Yani kanun
koyucu koyduğu kurala istisna getirmek isteseydi, bunu açıkça yapardı. Bunu yapmamış ise, bundan koyduğu genel kurala istisna getirmek istemediği sonucu çıkar. Kanun koyucunun yapmak istemediği bir şeyi, yorumcunun yapmaya yetkisi yoktur. Dolayısıyla kimse birtakım ihtiyaçlardan bahsederek kanun koyucunun getirmediği bir istisnayı getiremez.