...İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de başka 1yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma. Sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş 1armağandır."...
Hitler Yahudilerden nefret ediyordu. Ama Zigeuner'leri -Çingenelerde çok fazla sevmiyordu. İlk başlarda, Kavgam döneminde bu göçebelerle fazla ilgilenmiyordu, ama yıllar içinde Çingenelerin, marjinal, asosyal, yozlaşmış bir etnik grubun en kötü örneklerinden birini temsil ettiklerine onu ikna etmeyi başarmışlardı. Artık Nazilerin hedefindeydiler ve tüm bahaneler zalimlerin lehineydi
...Bizler, bize bedavadan verilen tek şeyin kıymetini biliriz, onun için bizde neşe de serbest yaygara da. Yaygara kanunu geçer biz çingenelerde. Herkes aklına geleni bağıra çağıra söyler...
Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne de senin dışında ne de başka ülkelerdedir: İlkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük bir işe başlayacaksın, başkalarını hür kılacaksın, çevrende hep mutluluk göreceksin. Hayatın gerçekten yaşanmış olacak, sonunda da milletini, milletinin kutsal gerçeğini anlayacaksın. İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de başka yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş bir armağandır.
1887 yılında Ahmet Mithat Efendi'nin kaleme aldığı Çingene; Tanzimat döneminde medenileşmenin çingenelerde olup olmayacağı heterojen bir atmosferde, İstanbul delikanlısı Şems Hikmet'in güzeller güzeli, zeki çingene kızı Ziba'ya aşkı üzerinden anlatmış.
Bir insanın soyu - ırkı Öz'ünün oluşumunda ne kadar etkili ! Toplumda kabuk görmeyen halleri davranışları değişir mi? Değişirse de bu değişim baki kalır mı yoksa er ya da geç Öz'e dönüş olurmu?
Önyargı temel alınan kurguda Yazar bazı bölümlerde günümüze öngörüleriyle atıfta bulunmuş.
O dönemde aile bireylerinin ve toplumun birbirine davranışları, konuşma üsluplarından, saygı çerçevesindeki diyaloglarından etkilenmemek mümkün değil...
Bir çingene kızına Adabı Muaşeret kurallarını öğretip bir hanımefendi olması için çabalayan Şems Hikmet'in yaşadığı dışlanma ve alaycılık hazin sonunu getirir...
Kısa olmasına rağmen anlatılmak istenen net bir şekilde aktarılmış. Etkileyici bir novellaydı. Türk Edebiyatı Klasikleri kesinlikle okunmalı.
ÇingeneAhmet Mithat Efendi · İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,591 okunma
Her açıdan bayıldım. Sadece bazı yerlerde artık bulalım katili diye çıldırtacaktım. Ama okuduğum ve beklediğim her satıra değdi. Olayların sonunu tahmin etmek imkansız. O zaten en sevdiğim yazar beni yine şaşırtmadı.
-SPOILER İÇERİR-
Olaylar Nazilerin ülkeye hakim olduğu ve hâlâ savaşın devam ettiği zamanlarda geçer.
Simon Kraus, bir
bu şarkıları şimdi duyacak olsalardı ağızları bir karış açık kalır, bu kadar güzelliği ne Kafkas Tutsağı'nda ve ne de Çingeneler’de{250} bulurlardı.) Ah, hiç değilse bu şarkılar okullarımızda geçen yıl okutulsaydı!
"Eğ başını önüne, mağrur kişi, ilkin gururunu ayaklar altına al! Eğ başını önüne, tembel adam, ilkin kendi yurdunda çalışmaya bak!" Halkın hikmetine, adalet anlayışına uyan çözüm yolu budur. "Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gercegi göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne senin dışında ne de baska ülkelerdedir: Ilkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük
bir işe başlayacaksın, başkalarını hür kılacaksın, çevrende
hep mutluluk göreceksin. Hayatin gercekten yaşanmış olacak, sonunda da milletini, milletinin kutsal gercegini anlayacaksın. İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Cingenelerde ne de baska bir yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve magrur olma. Sanma ki hayat sana karsilksiz sunulmus bir armağandır."
"Gerçek dışarda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne senin dışında ne de başka ülkelerdedir: llkin, kendi
kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen
düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük bir
işe başlayacaksın, başkalarım hür kılacaksın, çevrende hep
mutluluk göreceksin. Hayatın gerçekten yaşanmış olacak,
sonunda da milletini, milletinin kutsal gerçeğini anlayacaksın.
İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de
başka bir yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu
göster. Kinci ve mağrur olma. Sanma ki hayat sana karşılıksız
sunulmuş bir armağandır."
"Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne senin dışında ne de başka ülkelerdedir: İlkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebi lirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük bir işe başlayacaksın, başkalarını hür kılacaksın, çevrende hep mutluluk göreceksin. Hayatın gerçekten yaşanmış olacak, sonunda da milletini, milletinin kutsal gerçeğini anlayacaksın. İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de başka bir yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma. Sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş bir armağandır."
Bizler, bize bedavadan verilen tek şeyin kıymetini biliriz, onun için bizde neşe de serbest yaygara da. Yaygara kanunu geçer biz çingenelerde. Herkes aklına geleni bağıra çağıra söyler. Karılar avluda çamaşırı bağıra Çağıra türkü çığırarak yıkar.
Kavgamız, her bi şeyimiz açıkta, bağıra çağıra; gizli, saklı malımız da yoktur, birikmiş paramız da. Çingene kızının çeyiz sandığı olmaz. Çulumuzu sırtımıza vurduk mu beğen memleketini. Sıla hasreti bilmeyiz biz. Dört duvara, masaya, iskemleye hele hiç bağlanmayız. Sandık da ne oluyormuş? Sırtına sandığını vurup da ne olacak , tabutunu taşır gibi. Çok eşyayı sevmeyiz biz, eşeği severiz. Bizi, yükümüzü aldığı gibi istediğimiz yere taşır, diye.
Bizi, sıkan boğan şeyin yanından eşeğimize binip çeker gideriz babam. Bizim nikahımız da sil baştandır. Gurbete giden erkek dönmez. Çingene karısı gurbetteki kocasını eli böğründe beklemez, karnını şişiriverir, boşta kalmasın diye. Çingene karısı doğurduğu çocuğun, meme emzirdiği çocuğun anasıdır. Koyup gittiği çocuğu unutuverir. Bir kendini taşıyacaksın bu hayatta. Karnı tok, sırtı sağlam.
Bir de hünerinle neşeni. Hünerin karnını doyurur, neşen de gönlünü hoş tutar. Biz hünere önem veririz. Okumaya hiç kalkışmayız. Hüneri olmayan isterse otuz okul bitirsin. Sırtına kitap küfesi yüklenip karın doyuranlardan değiliz biz. Çingene, eline iş yaraşan kişidir. Eli sanatlı, becerikli, sonra yakışıklı kişi. Elini, vücudunun her bir yerini kullanmasını öğrendiğinden güzel olur çingene, biz sahibizdir vücudumuza, pılı pırtıya değil.
Yaz geldi kente, çingenelerde hep papatya; alıp alıp sana geliyorum, sen kentte yoksun biliyorum, kapına koyuyorum, kim bilir kimin eline geçecek, olsun, almışsa biri, kesinlikle bir eski zaman aşığı olmalı.
“ Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eş yada ne senin dışında ne de başka ülkelerdedir: ilkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük bir işe başlayacaksın, başkalarını hür kılacaksın, çevrende hep mutluluk göreceksin. Hayatın gerçekten yaşanmış olacak, sonunda da milletini, milletinin kutsal gerçeğini anlayacaksın. İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de başka bir yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma. Sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş bir armağandır."