Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabahtan önceki o belirsiz vakitte Bitmek bilmez gecenin sonuna yakın Bitmeyenin o nükseden bitiminde Alaz alaz diliyle o zifiri güvercin Yuvasına doğru dalıp gittikten sonra ufukta Solmuş yapraklar hışır hışır öterken Başkaca çıt çıkmayan asfaltın üzerinde Dumanların yükseldiği üç mahalle arasında Birine rastladım yürüyen, dura kalka
Birinin iyi dilekleri, birinin yazmayı hatırlaması, birinin, hiç rahat olmadığınızı fark etmesi. Tabakta kan kırmızısı bir biftek, tebeşir ve odun ateşi kokan okuldan kaçarken elinizin altındaki çit. Yukarıda kazlar, aşağıda yoncalar; nefes nefese kaldığınızda duyduğunuz kendi nefesinizin sesi. Gözümdeki yaşların yıldızları bulandırması, omzumda kızağı dayadığım yerin acıması, eldivenli parmakla buğulu pencereye sevgilimin adını yazmak. Ayakkabı bağlamak, bir paketin üzerine düğüm atmak, dudaklarımda dudaklar, elimde bir el; günün sonu, günün başlangıcı, önümde her zaman bir gün olacağı hissi. Hoşça kalın, artık hepinize veda etmeliyim.
Reklam
SULTAN ABDÜLHAMİD'İN SİYASİ ZEKASI
Fransa bir zaman İstanbul'a sefir olarak eski Dâhiliye Nâzırı «Mösyö Konstans»'ı göndermişti. Bu adam, gâyet zeki ve ince bir diplomattı. Sefirler meclisinin hiç bir netice vermeyen toplantılarından bir gün sinirlenmiş ve İspanya sefirine : “Mösyö dö Marki, müsaâde ederseniz meclisin kararlarını tebliğ etmek üzere bu sefer saraya ben gideyim!..”
Sayfa 101Kitabı okudu
"Veda" şiar haline gelmişti - sürekli, radikal ve istisnasız. Benim yaşadığım dünya çözülüyor, yok oluyor, görünmez hale geliyordu, her gün, büyük bir doğallıkla ve çıt çıkarmadan.
Sayfa 172Kitabı okudu
kalbim çıt, göz yaşım pıt :(
... öte yandan kimse veda etmez, sizi tekrar görmek istemedikleri sürece.
Sayfa 304 - pegasus yayınlarıKitabı okudu
Çıt, çıt, çıt... Veda...
"Dolmabahçe Sarayı’nda katafalkı ziyaret ederken, Halet ile benim arkamda yürüyen Şefika’nın usul usul ağladığını duyuyordum. Cenazeyi, aile dostu bir avukatın Karaköy’ de caddeye bakan bürosundan seyrettik. Büro Yüksekkaldırım’in tam altındaydı. Top arabası görününce, ansızın, şiddetli bir dolu yağıyormuşcasma, ”çıt çıt çıt” sesleri geldi oradan. Meğer eskiden basamaklı olan Yüksekkaldırım’da toplanan Yahudiler, dinlerinin yas geleneğine uyarak, giysilerinin düğmelerini aynı anda koparmışlar yere atmışlardı. Düşen düğmelerdi o dolu sesini çıkaran."
Sayfa 166 - Yapı Kredi Yayınları, 88.BaskıKitabı okudu