Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küçük kollarıyla çepeçevre sarmıştı belimi dili "gidecek misin?" diyordu, gözleri "kal" Soruya mı yanıt versem, gözlerine mi? Yoksa bir güvercin misali tir tir titreyen yüreğine mi? Umudun yükü bu kadar mı ağır olur. Ölümün kol gezdiği ülkemde sözün hükmü yok ki... Sımsıkı sarıldım sadece merdiven yaptık umudumuzu sakladık barışı, gökkuşağına. Saklambaç oynayan çocuklar bulsun diye...
Sayfa 61 - DipnotKitabı okuyor
Aşk Arası
- Kızım sen aptalsın! Sen var ya harbiden salaksın! Seni, hayatında karşılaşabileceğin en gerçek ve kutsal eyleme, özne yapmaya çalışıyorum ve sen hala farkında değilsin. Neler kaçırıyorsun biliyor musun? - Ne biçim konuşuyorsun? - Evet öyle konuşuyorum. Sen salaksın kızı m! Benim aşkıma özne olma şansını kaybettin. Sümsük bir herifle hayatını geçireceksin. Tüketeceksin kendini. Mutfaklarda sürüneceksin. Sana bir tek gece şiir okumayacak. Bunu sen istedin. Hak ediyorsun kızım. Senin gibiler hak ediyor bunu. Biraz cesur ol kızım, ben iyi bir insanım, senin için olabileceklerin en iyisiyim. Kaybettin! Cidden kaybettin. Acımıyorum sana, bunu sen istedin. Git sümsük bir herif bul. Hatta ablaların bulsun sana. - !!! - Aşk diye bir şeyi ölsen de öğrenemeyeceksin bundan sonra. Hadi eyvallah!
Sayfa 115 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Kocakarı ile Ömer
Üstad-ı necibim Ali Ekrem Bey'e Yok ya Abbas'ı bilmeyen, kimdi?.. O sahabiyi dinleyin, şimdi: "Bir karanlık geceydi pek de ayaz..
Küçük kollarıyla Çepe çevre sarmıştı belimi dili ‘gidecek misin?’ Diyordu, gözleri ‘kal’ Soruya mı yanıt versem, gözlerine mi? Yoksa, Bir güvercin misali tir tir titreyen yüreğine mi? bu kadar mı ağır olur. Ölümün kol gezdiği ülkemde sözün hükmü yok ki… Sımsıkı sarıldım sadece merdiven yaptık umudumuzu sakladık barışı, gökkuşağına. Saklambaç oynayan çocuklar bulsun diye…
( Eleştirel bir Bakış )
_Dinde zorlama yoktur. (Bakara 256) _Ama, kim İslamdan çıkıp başka bir dîn'e yönelirse sapkındır ve af yoktur. (İmran 90) _Çünkü, tek gerçek din islamdır. (İmran19) _İslam dışı tüm inançlar batıl ve sapkınlıktır.(Hadis) _İslam hakim gelene kadar kafirlerle savaşın.(Enfal39) _Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saff 8)
" Çocuklar saklanmaktan çok özel bir keyif alırlar. Üstelik sonunda biri onları bulsun diye saklanmazlar. Kirli çamaşır sepetine, bir dolabın içine, bir koltuğun köşeciğine nere­deyse gözden yitecek ölçüde saklanıyor olmakta, benzersiz bir keyif, özel bir yürek çarpıntısı vardır ve herhangi bir nedenle yaşadıkları bu duygudan vazgeçmeyi asla istemezler. Walser’in kendi okunamazlığının koşullarını temin eden hazzı kadar, Benjamin’in tanınmamak için duyduğu inat­çı arzu da bu çocuksu yürek çarpıntısından kaynaklanır. Bir gün gizli sığınağını çocuğa açmış olan o münzevi şanın bekçileridir onlar. Çünkü şair, tıpkı korku ve iç sıkıntısıy­la kendi gizli sığınağının geniusloci’lerini keşfeden çocuk gibi, zaferini tanınmamışlıkta kutlar. "
Sayfa 21
Reklam
İlk uykuyu, çok uzaklaşmadan şehrinizin yastığında uyumak atalarımızdan kalma, uğuruna inanılan çok eski bir gelenektir. İnsan çıktığı yolun uykusunu başında uyur. Yola baka baka uyur. Tamamına erdirebilsin diye uyur. Bir gün gönül erinciyle dönebilsin diye uyur. Döndüğünde her şeyi yerinde bulsun diye; kendi gittiği yoldan zenginleşmiş ama ruhu aynı kalmış olarak dönsün diye uyur. Yolunu uykuyla hafifletir; sağlamlaştırır. Toprağı dinlemektir bu. Doğup büyüdüğümüz toprağın içten içe gürüldeyen sesini ancak ona kulak dayadığımızda duyarız. Uzun zaman yurtlarından uzak kalmış körler kimse söylemese de, vardıkları yerin yurtları olduğunu kulaklarını dayadıkları topraktan tanırlar. İyi şairler, körlerin kulaklarına sahiptirler. Olmalıdırlar. Toprağı olmak, şair olmaya yetmez; kulağı da olmalıdır bir şairin. Nabzını duyar gibi duyabilmelidir Yerküre'de doğarken ilk nefesi aldığı toprağı... Hem sonra uyku yalnızca yola değil, sorunlara, sıkıntılara da mola vermek demektir. Başınıza tatsız bir şey geldiğinde hemen uyuyun çocuklar. Göreceksiniz, uykunuzda sıkıntınız hafiflemiş olur, sorununuz her ne ise üstesinden gelebilecek gücü uykunuz bağışlamıştır size.
Ralph sessizce subaya baktı. Eskiden bu kumsalları saran o garip güzellik, hayalinde canlanıveriyor gibi oldu bir an. Ama şimdi kuru bir odun parçası gibi kavrulmuştu bu ada. Simon ölmüştü... Jack ise... Ralph’ın gözlerinden yaşlar boşandı; hıçkıra hıçkıra, titreye titreye ağladı. Buraya geleli ilk kez kendini koyuveriyor, ağlıyordu. Duyduğu keder, tüm gövdesini ürpertti, sarstı, parçaladı sanki. Ralph’ın sesi, adanın tutuşmuş yıkıntısı karşısında, kara dumanın altında yükseldi. Ralph acısı, öteki çocuklara da geçti; onlar da titremeye, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. Ve çocukların arasında Ralph, kirli bedeni, karmakarışık saçları, silinmemiş burnuyla, çocukluk döneminin bitmesine, insan yüreğinin karanlığına ve Domuzcuk denilen o gerçek, o akıllı arkadaşın havalarda uçup ölmesine ağladı. Bu gürültülerin arasında kalan subay duygulanmış, ne yapacağını da biraz şaşırmıştı. Çocuklar, toparlanmaya vakit bulsun diye, sırtını çevirdi, uzaktaki biçimli kruvazöre bakarak bekledi.
59 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.