Yaz başında bu fabrikadan Çiçektepe’nin üstüne ilkin insanların kar sanıp şaşırdıkları beyaz beyaz bir şeyler yağmaya başladı. Kondulara dayanılmaz bir koku yayıldı. Uç gün içinde bu fabrika karı Çiçektepe’nin ilk çiçeklerini kuruttu. Ağaçların dallarını sarkıttı. Tavuklar boyunlarını büküp büküp kıvrıldı. İnsanlar başlarını dik tutamaz oldu. Çocuklar hap yemiş gibi mosmor kesilip oyun oynarken uykuya daldı. Uyuyan çocuklardan biri hiç uyanmadı.
Sayfa 16
”Totoca, çocuklar emekli midir?“ ”Ne?“ ”Edmundo dayı hiçbir şey yapmadan para kazanıyor. Çalışmasa da belediye ona her ay para ödüyor.“ “N’olmuş yani?“ “ Çocuklar hiçbir şey yapmazlar, bütün gün yiyip uyur, üstüne bir de anne babalarından para alırlar.“
Reklam
Kuşaklar değişecek ve onlar oldukları yaşta kalacaklardı.
6 Mayıs sabahı radyodaki soğuk ses, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ndeki Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildiğini duyurdu. Kara bir bulut gelip köyün üstüne çöktü. Kuşlar sustu. Çocuklar sustu. Bundan sonra onların adlarını çocuklar taşıyacak, duvarlara resimleri asılacak, ağıtlar yakılacak, köprülere, kerpiç damlara isimleri yazılacak ve "ölümsüzlük" kavramı, ölümün bütün acısını üzerinde taşısa da, isimlerinin yanlarına iliştirilecekti. Kuşaklar değişecek ve onlar oldukları yaşta kalacaklardı.
Sayfa 119 - İletişim Yayınları 10. Baskı 2020, İstanbulKitabı okudu
Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın?
Vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman, şöyle aklı başında biri çıkıp beni denize filan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da, beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani... ...
gözyaşım pıt.
Babasının yazları, zerdali ağacına astıkları ampulün verdiği sahte masal havası içinde anlattığı, emekliye ayrılıp da çocukları da adam olduğunda sahip olacakları «kendi evlerinin», «kendi bahçelerinin» gün doğduktan sonra uyanmaların, yatakta gazete okumaların, her gün meyve, et yemelerin masalı güzeldi gerçekten. Mehtap'la ağabeysi de coşup babası emekli olduğu zaman, kendilerinin çok çok çalışıp para kazanacaklarını, çok çok para biriktireceklerini, çok çok biriken parayla kendilerine bahçeli, tek katlı bir ev alacaklarını, ondan sonra babalarının hiç erken kalkmayacağını—babaları hiç bir zaman güneşi doğurmamıstı üstüne; çocuklar okula gitmek için kalktıklarında babalarını evde, pi?amasıyle çay içerken görmemişlerdi hiç— söylüyorlardı. «O zaman yatağına gazeteleri getireceğim sana» diyordu Mehtap. «istersen bütün gün çıkarmayacaksın pi?amalarını.» Babası, «kendi evlerinin» ön bahçesine ekeceği yıldız çiçeklerini anlatıyor, anası ön bahçeye ille de gül ekilmesini istiyordu. Çok severdi gülü. Bir kadının sıra dışı isteklerini dile getirirdi gül."
Cevabı az sonra :))
Musa da onun resimlerini çok görmüşse de yüzünü hiç görmemişti. Yine de onun yüzünü görmenin gerekli bir şey olmadığı kanısındaydı, İngilizlerle el ele çalıştığı üstüne yıllarca edindiği bilgiler, padişahın önemini onun gözünde gereği gibi düşürmüştü. Öğretmenler de, çocuk­lar da Yunanlıları denize döken Mustafa Kemal İstanbul'a gelirse Padişah Vahidettin ne olacak diye düşünüyordu, buna bir türlü karşılık bulamıyorlardı.
Sayfa 106 - heyamola yayınları, İlk Basım Mayıs 2005Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.